Skip to content

Berserk: Golden Age Arc’ı Detaylı Analiz (Bölüm 2- Spoiler)

Başlıklar

Mangaka:
Kentarou Miura | Studio Gaga
Yayıncı:
Young Animal
AniList Linki:
AniList Sayfası
Demografi:
Seinen
Tür:
Aksiyon, Drama, Fantastik, Korku, Macera
Yayın Tarihi:
8 Haziran 2025
Devam Durumu:
Devam Ediyor

Uyarı: Bu analiz, Berserk: Golden Age Arc’ın tüm olaylarını detaylı bir şekilde ele almakta ve büyük spoiler içermektedir.

Ayrıca cinsel şiddet, vahşet ve psikolojik travma gibi rahatsız edici temalar barındırmaktadır. Okumadan önce lütfen bu unsurlara hazırlıklı olun.

Kısa Bir Giriş

Bu yazı, Kentarou Miura’nın yarattığı karanlık şaheser Berserk üzerine hazırladığım beş bölümlük kapsamlı bir analiz dizisinin ikinci parçasıdır. Sadece olay örgüsünü değil, karakter gelişimlerini, felsefi altyapıyı, evrenin yapısını ve tematik alt metinleri de odağa alarak her bir arkı ayrı ayrı ele alıyorum.

Analiz serimiz, hatırlayacağınız üzere, aşağıdaki beş ana bölümden oluşacak:

Bu ikinci yazıda, Berserk‘in en çok konuşulan, en sevilen ve aynı zamanda en trajik dönemlerinden biri olan Golden Age Arc’ına derinlemesine bir yolculuk yapıyoruz. Kara Kılıç Ustası olarak tanıdığımız Guts’ın bu noktaya nasıl geldiğini, Şahinler Takımı’nın yükselişini, Griffith’in sarsılmaz hırsını, dostlukların, hayallerin ve ihanetlerin iç içe geçtiği o unutulmaz hikayeyi tüm detaylarıyla mercek altına alacağız. Bu ark, karakterlerin kaderlerini mühürleyen ve Berserk evreninin temelini sarsan olaylara gebedir.

İlk yazımızda Berserk evreninin ve Kara Kılıç Ustası’nın karanlık dünyasına bir giriş yapmıştık. Şimdi ise o karanlığın kökenlerine, her şeyin başladığı ve koptuğu o “altın” günlere geri dönüyoruz.

Ölümden Doğan Gölge

Berserk Golden Age Analiz; Guts'ın Doğumu

Berserk anlatısı, Tanrı Eli’nin dehşet verici görüntüsüyle açılır; fakat bu korkunç karşılaşmanın ardından, okuyucu geçmişin derinliklerine, Guts’ın kan ve lanetle yazılmış doğumuna sürüklenir. Golden Age’in karanlık başlangıcı, geleceğin “Kara Kılıç Ustası”nı şekillendiren yalnızlık, şiddet ve irade savaşının ilk tohumlarını atar. Guts’ın kaderi, doğduğu anda acımasız bir ironiyle mühürlenir: Darağacında sallanan bir kadının cansız bedeninden, kan ve çamura bulanmış halde dünyaya gelir.

Kentaro Miura’nın keskin kontrastlar ve ağır çizgi dokularıyla işlediği bu sahne, varoluşun mucizesini değil, dünyanın kayıtsız zalimliğini resmeder. Paralı asker grubundan Shisu’nun, cesedin altındaki kanlı bebeği bulduğu panel, Guts’ın lanetli başlangıcını bir tablo gibi çizer. Hayatla ölüm arasındaki sınır, Guts için daha ilk nefesinde bulanıktır.

Paralı askerler, bu doğumu uğursuzluk işareti sayar. Yine de Shisu, Guts’a kısa ömürlü bir şefkat sunar. Bu merhamet, onun acımasız dünyada tattığı ilk ve son sıcaklıktır. Ancak kader, bu kırılgan bağı çabucak koparır. Shisu’yu veba alır; Guts, sevgisizliğe ve şiddete mahkûm eden Gambino’nun ellerine bırakılır. Gambino, Guts’ın hayatındaki ilk yıkıcı figür olur. Onu bir insan değil, kullanışlı bir araç gibi görür; bir babanın şefkatini asla sunmaz.

Guts, altı yaşından itibaren savaş alanlarının acımasızlığıyla büyür. Kılıç, onun için bir silahtan öte, dünyayla tek bağı haline gelir. Miura, Guts’ın yaşına aykırı ağır ifadesini, gri tonlamalı panellerle derinleştirerek savaşın ruhunda açtığı yaraları görünür kılar. Hayatın ritmi, artık sadece çeliğin sesiyle akar.

Berserk Golden Age Analiz; Donavan

Henüz çocukken ölüm, Guts’ın hayatının doğal bir parçası olur. Dokuz yaşında ilk kez bir adam öldürür. Ancak o yıl, bir savaşçının doğuşundan çok, bir çocuğun ruhunun parçalanışına tanıklık eder. Gambino, Guts’ı birkaç gümüş için Donavan adlı paralı askere satar. Donavan, gecenin karanlığında Guts’ın çadırına süzülerek ona saldırır. Miura, Guts’ın korku dolu gözlerini ve çadırın gölgeler içindeki kasvetini çizerek bu ihanet anının dehşetini unutulmaz kılar.

Bu an, Guts’ın insanlara, özellikle otorite figürlerine duyduğu güvenin tamamen yıkıldığı, kalıcı bir travmanın başladığı andır. Ertesi gün Gambino’nun olayı alaycı bir soğuklukla küçümsemesi, geçiştirmesi, bu yarayı daha da derinleştirir.

İlk fırsatta Donavan’ı öldüren Guts, intikamdan çok hayatta kalmanın soğuk mantığını uygular. Ancak bu olay, özellikle Casca ile gelecekteki ilişkisini şekillendirecek aşılmaz duvarların ilk taşlarını örer. Dokunulmanın getirdiği korku ve yabancılaşma, ruhunda sessizce büyür.

On bir yaşında, savaşta gösterdiği yeteneklere rağmen, Gambino’nun gözünde hâlâ bir uğursuzluk simgesidir. Guts’ın varlığı, Gambino için kişisel felaketlerin yansımasıdır. Bir gece, içkinin etkisiyle Gambino saldırıya geçer, Guts’a yıllardır biriktirdiği suçlamaları haykırır: “Her şey senin yüzünden! Shisu’yu sen öldürdün!” ve Donavan vakasının kirli gerçeğini de yüzüne vurur. Bu an, Guts’ın yaşam ve ölüm arasında yaptığı ilk gerçek seçimi temsil eder. Savunma içgüdüsüyle kılıcını kaldırır ve Gambino’yu öldürür.

Miura, bu sahneyi sessiz bir trajedi gibi işler; karanlıkta yankılanan tek ses, çeliğin fısıltısıdır. Guts, bir anda yalnızca çocuk değil, Gambino’yu öldüren bir savaşçı olur. Eski yoldaşlarının mızrak darbeleriyle yaralanarak kaçar, bir uçurumdan düşer. Yaralı ve yalnız, kurtların ulumaları arasında yaralı bedenini sürüklediği panel, onun kırılmaz iradesini bir manifesto gibi sunar.

Berserk Golden Age Analiz; Guts ve Gambino

Gambino’nun ölümü, Guts’ı bir esaretten kurtarsa da onu daha derin bir yalnızlığa mahkûm eder. Artık ona yön verecek insan, aidiyet yoktur; sadece kılıcı ve bitmeyen hayatta kalma mücadelesi vardır. Geçmişi peşini bırakmaz; her dövüş, her zafer, onu dünyaya daha yabancı, daha içe kapanık hale getirir.

Artık bir kampın parçası değil, bir ideolojinin taşıyıcısı değil, sadece kendi iradesinin ürünü olan bir savaşçıdır. Bu yalnız savaşçının yükselişi, daha kanlı bir yolculuğun başlangıcı olacaktır.

Yalnız Savaşçının Yükselişi

Gambino’nun ölümüyle geçmişinden kopan Guts için yeni bir dönem başlar. Bu, özgürlük değil, daha derin bir yalnızlık ve sürekli bir hayatta kalma mücadelesidir. Hiçbir yere bağlı değildir ne ardında bir kamp ne önünde bir rota vardır. Sadece kılıcı ve doğuştan gelen var olma inadı kalır. Guts, 11’den 15 yaşına kadar, savaş ve ölümün hüküm sürdüğü topraklarda, farklı paralı asker birliklerine katılarak ama hiçbirine kök salmadan hayatta kalır.

Savaş, hayatta kalmanın ötesinde, öfkesini, korkusunu ve yalnız tavırlarından sezilen bir huzursuzluğu doyuran bir ritüel olur. Miura, Guts’ın savaşlardaki hareketlerini giderek daha akıcı ve ölümcül çizerek, panellerdeki keskin kılıç darbeleri ve ağır gölgelerle ruhundaki kasveti yansıtır. Kılıcı, artık bir silah değil, kimliğinin ve varlığının tek temsilidir.

Bu isimsiz savaşlarla geçen yıllar, Guts’ın kendini yeniden yaratma sürecidir. Çocukluğunda dayatılan rollerin ötesinde, kimliğini çelikle yoğurur. Yaşı küçük olmasına rağmen, savaş alanlarında adı fısıltılarla anılmaya başlar. Başlangıçta küçümsenen bu genç savaşçı, zamanla saygı ve korku uyandırır. Masumiyetten uzak, hayatta kalmak için her acımasızlığı öğrenmiş, her zaferi ruhundan bir parça kopararak kazanmıştır.

Berserk Golden Age Analiz; Guts vs Bazuso

Bu yalnız yolculuğun doruk noktası, 15 yaşında katıldığı bir kale kuşatmasında yaşanır. Burada, “Gri Gergedan Şövalyesi” Bazuso ile karşı karşıya gelir. Bazuso, Guts’ı küçümseyerek, “Seni sinek gibi ezeceğim, velet!” diye alay eder. Miura, Guts’ın narin yapısıyla Bazuso’nun devasa gövdesini dramatik bir kontrastla çizer, ölüm kalım mücadelesinin umutsuzluğunu vurgular. Guts’ın kılıcını Bazuso’nun zırhına sapladığı an, keskin çizgilerle bir zafer tablosuna dönüşür. Guts, şaşırtıcı bir güç ve hızla Bazuso’yu alt eder. Bu, yalnızca fiziksel bir zafer değil, Guts’ın varoluşunu kanıtladığı, ismini fısıltılardan efsaneye dönüştürdüğü andır.

Bazuso’nun yenilgisi savaş alanında yankılanır. Guts, artık sıradan bir paralı asker değil, dikkat çeken bir figürdür. Bu başarı, Şahinler Takımı’nın, özellikle genç liderleri Griffith’in radarına girer. Guts’ın kan ve çelikle inşa ettiği şöhret, onu istemese de yeni bir kader yolculuğunun kapısına getirir. Henüz farkında olmasa da bu zafer onu yeni düşmanlara, dostluklara ve kendi kimliğini sorgulayacağı ihanetlere taşıyacaktır.

Yeni Bir Şahin

Bazuso’yu yenen Guts, savaş alanında parlayan bir yıldız gibi dikkat çeker. Bu başarı, Şahinler Takımı’nın ve karizmatik lideri Griffith’in gözünden kaçmaz. Guts’ın vahşi dövüş tarzı ve teknik kabiliyeti, Griffith için ham ama eşsiz bir potansiyel taşır.

Zafer sonrası ödülünü alan Guts, kaleye döner. Bir soylu, onu kendi adamı yapmaya çalışır ve omzuna dokunur. Guts’ın tepkisi ani ve şiddetlidir; adamı iterek asla dokunmamasını haykırır. Bu an, Donavan’ın ihanetinden kalan derin travmanın hâlâ taze olduğunu, Guts’ın fiziksel yakınlığa duyduğu korkuyu açığa vurur. Miura, Guts’ın sert ama kırılgan doğasını, onun çelişkili ruhunu zarif panellerle ifade eder.

Yolda, Guts’ın Şahinler Takımı ile karşılaşır. Takımın alaycı üyesi Corkus, Guts’ı görünce soymayı planlar, “Bu velet tek başına ne yapabilir ki?” diyerek sinsi bir tebessümle adamlarını toplar. Griffith, duruma kayıtsız kalarak Corkus’a izin verir. Ancak Corkus, Guts’ı hafife alarak hata yapar. Guts, Corkus’u ve birden fazla adamının saldırılarını savuşturarak acımasızca alt eder, vahşi gücünü ve kontrolsüz öfkesini sergiler. Bu çatışma, onun hayatta kalma içgüdüsünü açıkça gösterir.

Casca müdahale ederek, duruma el koyar. Şahinler’in tek kadın komutanı olarak otoritesini sürekli kanıtlamak zorunda olan Casca, disiplinli ve teknik dövüşüyle Guts’a meydan okur. Ancak Guts’ın kaba ve içgüdüsel saldırganlığı karşısında yetersiz kalır. Casca’nın gözlerinde, Guts sadece bir tehdit değil, düzeni bozan bir kaostur.

Bu sırada Griffith sahneye çıkar. Miura, onun girişini kutsal bir atmosferle tasvir eder; güneş ışığının saçlarına vurduğu panel, Griffith’in insanüstü karizmasını bir ikona dönüştürür. Zarafeti, sakin tavrı ve ışıltılı varlığı, Guts’ın vahşi doğasıyla tezat oluşturur. İlk bakışta, Griffith’in sıradan bir lider değil, kaderin bir parçası olduğu hissedilir.

Griffith, Guts’ı öldürmek yerine takımına katmak ister. Sakin ama kararlı bir sesle, “Seni istiyorum, Guts. Şahinler’e katıl” der. Casca’nın Griffith’e duyduğu sarsılmaz sadakat, bu anda belirgindir; liderinin Guts’a gösterdiği ilgi, onun bağlılığını tehdit eden dolaylı bir rahatsızlık uyandırır. Griffith’e olan derin bağlılığı, Guts’ın varlığına karşı hissettiği huzursuzluğu körükler. Guts, Gambino’dan beri kimseye ait olmak istememiştir. Özgürlük, onun tek mutlak değeridir, Gambino’nun baskıcı otoritesine karşı geliştirdiği bir dirençtir. Teklifi reddederek Griffith’e kılıçla meydan okur: Kazanırsa özgür kalacak, kaybederse Griffith’in adamı olacaktır.

Berserk Golden Age Analiz; Guts vs Griffith İlk Savaş

Düello kısa ama etkileyicidir. Miura, dinamik kamera açıları ve çarpıcı hareket çizgileriyle bu çarpışmayı iki iradenin çatışması olarak sunar. Guts’ın çiğ gücü, Griffith’in zarif ve kesin tekniği karşısında yenilir. Griffith, kılıcını Guts’ın savunmasına saplayarak zaferini ilan eder.

Yerde yatan Guts’a bakan Griffith, “Artık bana aitsin” der. Bu sözler, Guts’ın en büyük korkusunu, bir başkasının iradesine boyun eğme kabusunu somutlaştırır. İçinde, bu zincirleri kırma arzusu filizlenir. Casca için bu an, Griffith’in Guts’a özel bir yer ayırabileceğini sezdiği, bağlılığını tehdit eden bir rahatsızlığın başlangıcıdır. Üçlü arasındaki karmaşık dinamiklerin temelleri, sessizce atılır.

Zodd'un Kehaneti

Guts’ın Şahinler’e, katılışının ardından üç yıl geçer. O, eşsiz yetenekleriyle savaş alanlarında parlar. Akıncı birliği komutanı olarak, Şahinler’in Midland Krallığı zaferlerinin temel taşı olur. Miura’nın geniş perspektifli savaş sahneleri ve karanlık kontrastları, Guts’ın gücünü ve savaşın kaotik dehşetini görsel bir patlamayla sunar.

Ancak Guts, takımda tam bir aidiyet hissedemez. Çocukluk travmaları, Gambino’nun ihaneti ve Donavan’ın mirası, onu insanlardan uzak tutar. Casca ve Corkus ile sürtüşmeleri, onun yabancı kalmasına neden olur. Kılıcının sesiyle konuşan Guts için dostluk, güven veya rahatlık ulaşılmazdır. Griffith’e hissettikleri karmaşıktır: hayranlık, rekabet ve açıklanamaz bir bağlılık.

Griffith, askeri zaferlerle Midland sarayında yükselir. Stratejik dehası ve karizması, halk ve kralın gözünde büyür, ancak soylular arasında huzursuzluk yaratır. Bu başarılar, gizli bir kader planının ilk işaretlerini taşır.

Tudor güçlerine karşı bir kale kuşatması, Guts ve adamlarına verilir. Sıradan görünen bu görev, felaketin yankılarını barındırır. Kale ufukta belirdiğinde, birlikler arasında Nosferatu Zodd’un adı fısıldanır. Yüzyıllardır savaş meydanlarında dolaştığı, öldüğünde bile yeniden belirdiği söylenen bir efsane, bir kâbustur Zodd. Onun adı, ölümle eş anlamlıdır.

Guts, elli adamını kaleye gönderir, ancak içeriden haber gelmez. Sessizlik ağırlaşır, kalenin karanlığı havayı boğar. Sonunda, kapıdan sürünerek çıkan bir askerin parçalanmış bedeni ve gözlerindeki dehşet, tek bir kelimeyi fısıldar: “Zodd…”

Bu işaret, diğerlerini korkuya boğar, ama Guts korkuyu bir kenara itip kalenin derinliklerine iner. Miura, Guts’ın ilerleyişini ağır siyah gölgeler ve parçalanmış bedenlerin grotesk detaylarıyla çizer. Her adım, ölümün nefesini ensesinde hissettirir.

Kalenin en alt katında, devasa bir siluet belirir: Zodd. İnsan boyutunu aşan bedeni, çevresinde Guts’ın adamlarının cesetleriyle çevrilidir. Zodd saldırır; Guts, hız ve güçle karşılık verir. Çatışma, iki doğa gücünün çarpışmasıdır. Guts, Zodd’un kılıcını kırar ve onu yaralar. Zodd, öfke yerine neşeyle, “Uzun zamandır böyle bir eğlence yaşamamıştım!” diye güler, Guts’a hafif bir saygı ima eder. Sonra bedeni grotesk bir dönüşüme uğrar: Kemikler patlar, kaslar çatlar, boynuzlar ve pençeler büyür. Zodd’un boynuzlarının karanlıkta büyüdüğü kaotik panel, sınırları parçalayarak okuyucunun nefesini keser. Artık karşısında bir iblis durur.

Berserk Golden Age Analiz; Zodd İlk Ortaya Çıkışı

Zodd’un gerçek formuyla dövüş, Guts için umutsuz bir savaş olur. Her darbe bedenini parçalar, kılıcı etkisiz kalır. Tam umut tükendiğinde, Griffith ve Şahinler kaleye girer. Oklar Zodd’u oyalarken, Griffith Guts’ı yerden kaldırır. Ancak bu saldırı Zodd’u durduramaz. Griffith duvara savrulur, Guts yere düşer.

Casca, birkaç metre ötede donakalır. Zodd’un varlığı, onun dünya anlayışını sarsar. Miura, Casca’nın titrek gözlerini ve donuk bedenini çizerek korkusunu mükemmel ifade eder. Guts’ın saldırıya devam etmesi, Casca için pervasız bir suçtur; Griffith’in düşüşünden onu sorumlu tutar.

Dövüşün ortasında, Zodd’un bakışları Griffith’in boynundaki Kırmızı Beherit’e takılır, esrarengiz bir tılsım olarak kaderin habercisi. Savaşın gürültüsü durur. Zodd’un vahşi neşesi, tanımanın ağır sessizliğine dönüşür. Beherit’i gören Zodd, Griffith’in kaderini sezer. Geri çekilirken Guts’a seslenir: 

“Eğer bu adamın dostuysan, dikkat et. Onun arzuları zirveye ulaştığında, seni korkunç bir ölüm bekliyor.”

Bu sözler, kanlı karmaşada zamana saplanan bir hançer gibi kalır. Zodd, karanlığa karışarak kaybolur, ardında parçalanmış bedenler, kan kokusu ve uğursuz yankılar bırakır.

Kılıcın Efendisi ve Bir Hayal Arayışı

Zodd’un kehaneti, Şahinler kampına ağır bir sis gibi çöker, en derin izi Guts’ın ruhunda bırakır. Kılıcına güvenerek varlığını sürdüren bu savaşçı, ilk kez gücün her şeye yetmediğini anlar. Zodd’un doğaüstü varlığı, onun iradesinin ötesinde karanlık bir kaderin varlığını hissettirir. Guts’ın özgüveni sarsılır, içinden çıkılmaz bir sorgulama girdabına sürüklenir.

Kamp, yaraların sarıldığı sessiz bir geceye bürünür. Casca’nın öfkesi bu sessizliği deler. Griffith’in yaralanmasının faturasını Guts’a keser, “Senin yüzünden Griffith yaralandı! Ne cüretle bu kadar pervasız davranırsın?” diye haykırır. Suçlamaları, sadece sorumsuzluğa değil, Griffith’e duyduğu sarsılmaz sadakate ve Guts’a karşı hissettiği karmaşık duygulara dayanır. Griffith’e olan bağlılığı, Guts’ın pervasızlığına karşı öfkesini körükler. Miura, Casca’nın öfkesini gözlerindeki çatışma ve kırılgan beden diliyle ustaca yansıtır.

Berserk Golden Age Analiz; Casca Guts'a Sinirleniyor

Guts, Casca’nın sözlerinden çok, kendi içsel çöküşüyle mücadele eder. Zodd karşısında savaşçı kimliği paramparça olmuştur. Fiziksel yaralarla değil, ruhundaki çatlaklarla baş başa kalır. Gecenin ilerleyen saatlerinde, kampın tenha bir köşesine çekilir. Yıldızsız gökyüzü altında kılıcını savurur. Miura, Guts’ın ateş gölgesinde kılıç salladığı yalnız siluetini, loş ışıkta çizerek içsel savaşını görselleştirir. Her darbe, dış dünyaya ve kendi yalnızlığına meydan okur.

Sessiz adımlarla Griffith yaklaşır. Varlığı, geceyi delen bir huzur değil, varoluşun ağırlığını hafifleten belirsiz bir sıcaklık taşır. Guts, şaşkın ve minnettardır; birinin hayatını riske atacak kadar değer vermesi ona yabancıdır. Griffith, sakin bir gülümsemeyle, “Değer verdiğim bir şeyi kolay kolay bırakmam” der. Basit ama ağır bir ifade, söylenmemiş çok şey taşır.

Guts, bu sözlerin ardındaki anlamı tam çözemez. Hayatında kimse ona böyle bakmamıştır. İçinde sıcak bir his kabarır, ama bu hisle birlikte hafif bir korku da gelir. Kendi değerinin bir başkasının gözünde tanımlanması, Gambino’nun baskısından kurtulmuş bir ruh için rahatsız edicidir. Miura, Guts’ın boşluğa dikilen bakışlarını ve kamp ateşinin titreyen gölgelerini çizerek bu mesafeyi hem fiziksel hem duygusal hissettirir.

O gece ne bağırışlar ne yeminler duyulur. Ancak görünmeyen bir bağ, sözcüklerin ve bilinçli kararların ötesinde örülür. Guts için bu bağlılık hem güç hem zincir olacaktır. Özgürlük ve aidiyet arasındaki savaş, Gambino’nun gölgesinden miras kalan bir mücadele olarak başlamıştır. İlk kez, sadece kılıcının değil, ruhunun da bir yolculuğa çıktığını hisseder.

Suikastçı ve Masumiyetin Yitimi

Şahinler Takımı’nın savaş alanındaki başarıları Griffith’in Midland sarayındaki konumunu güçlendirirken, Kral’ın kızı Prenses Charlotte’un ona karşı filizlenen masumane ilgisi de giderek belirginleşir. Griffith’in halktan gelmesine rağmen bu denli yükselmesi ve kraliyet ailesiyle yakınlaşması, saraydaki köklü soylular arasında, özellikle de Kral’ın kardeşi Kont Julius cephesinde, büyük bir rahatsızlık ve kıskançlık yaratır. Julius, Griffith’i hem kendi konumu hem de krallığın geleneksel düzeni için bir tehdit olarak görür ve onu ortadan kaldırmak için diğer bazı hoşnutsuz soylularla gizli bir ittifak kurar.

Komplo, bir kraliyet av partisi sırasında uygulamaya konur. Julius’un adamlarından biri, dikkatlice nişan alarak Griffith’e zehirli bir ok fırlatır. Ancak ok, hedefini bulmak yerine Griffith’in boynundaki Kırmızı Beherit’e çarpar ve kırılır. Griffith mucizevi bir şekilde hayatta kalır. Miura, bu sahnede Beherit’in sadece garip bir kolye olmadığını, sahibini koruyan doğaüstü bir güce sahip olabileceğini ilk kez ima eder. Griffith, saldırının arkasında Julius’un olduğundan şüphelenir ve bu tehdidi kökünden çözmeye karar verir; ancak bu kez kılıcıyla değil, gölgeler aracılığıyla.

Komplo, bir kraliyet av partisi sırasında uygulamaya konur. Julius'un adamlarından biri, dikkatlice nişan alarak Griffith'e zehirli bir ok fırlatır. Ancak ok, hedefini bulmak yerine Griffith'in boynundaki Kırmızı Beherit'e çarpar ve kırılır. Griffith mucizevi bir şekilde hayatta kalır. Miura, bu sahnede Beherit'in sadece garip bir kolye olmadığını, sahibini koruyan doğaüstü bir güce sahip olabileceğini ilk kez ima eder. Griffith, saldırının arkasında Julius'un olduğundan şüphelenir ve bu tehdidi kökünden çözmeye karar verir; ancak bu kez kılıcıyla değil, gölgeler aracılığıyla.

Griffith, bu karanlık ve riskli görevi, en güvendiği kılıcı ve en “kirli” işleri sorgulamadan yapacağına inandığı Guts’a verir. Guts, Griffith’in bu soğukkanlı talebi karşısında rahatsız olsa da, ona olan bağlılığı ve takım içindeki konumu nedeniyle görevi kabul etmek zorunda hisseder. Gece vakti, gizlice Julius’un malikanesine sızar. Kont’u yatak odasında savunmasız yakalar ve hızla öldürür. Miura’nın çizimleri, Guts’ın bu görev sırasındaki gerginliğini, sessiz adımlarını ve soğukkanlı infazını etkileyici bir şekilde aktarır; savaş alanındaki vahşi savaşçıdan farklı, gölgelerde hareket eden bir suikastçı portresi çizer.

Berserk Golden Age Analiz; Guts Adonis'i Öldürüyor

Tam görevini tamamlayıp kaçmak üzereyken koridorda bir çocuk silueti fark eder ve anlık bir refleksle kılıcını savurur. Dehşet içinde, öldürdüğü kişinin Kont Julius’un küçük oğlu Adonis olduğunu anlar. Savaş alanında yüzlerce düşman askeri öldürmüş olan Guts için bu an, tamamen farklı bir yıkımdır. Masum bir çocuğu, üstelik kendi elleriyle öldürmüş olmanın şoku ve vicdan azabı ruhuna bir damga gibi işler. Miura, Guts’ın Adonis’in cansız bedeni başındaki dehşet dolu ifadesini unutulmaz bir şekilde resmeder; bu panel, Guts’ın kendi içindeki karanlıkla ve yaptığı eylemin ahlaki ağırlığıyla yüzleştiği anı simgeler.

Bu olay, Guts’ın karakter gelişiminde derin bir kırılma noktasıdır. Savaşın acımasızlığı ile masum bir cana kıymanın ahlaki yükü arasındaki farkı acı bir şekilde öğrenir. Griffith için yaptığı bu eylem, hem Griffith’in hedefleri uğruna ne kadar ileri gidebileceğini Guts’a gösterir hem de Guts’ın kendi ellerinin ne kadar kirlenebileceği gerçeğiyle yüzleşmesine neden olur. Bu travma, onun Griffith’ten ve Şahinler’in dünyasından uzaklaşma, kendi yolunu bulma arzusunu daha da güçlendirir. Kendi içindeki potansiyel “canavardan” kaçma isteği artar.

Olaylar resmi kayıtlara Tudor suikastçıları tarafından işlenmiş bir cinayet olarak geçer ve Kont Julius’un ortadan kalkmasıyla Griffith’e karşı kurulan komplo dağılmış olur. Şahinler Takımı, bu karanlık olayın gölgesinde, Midland-Tudor savaşının yeni bir aşaması için tekrar cepheye döner.

Değerli Şey ve Kırılan Bağ

Kont Julius suikastının yankıları ve Adonis’in trajik ölümü Guts’ın zihnini meşgul ederken, Wyndham Kalesi’nde Şahinler’in başarılarını kutlamak için bir tür balo düzenlenmektedir. Guts, bu kutlamaların ve saray atmosferinin içinde kendini her zamankinden daha yabancı ve rahatsız hisseder. Etkinliğin gürültüsünden ve sahte nezaketinden uzakta, yalnız kalmak için kaledeki bahçeye çekilir. İşte tam bu sırada, tesadüfen Griffith’i Prenses Charlotte ile konuşurken görür ve gizlenerek onları dinler. Miura, bu sahneyi görsel olarak da güçlü bir şekilde kurgular; Guts gölgelerde, içindeki fırtınalarla yalnızken, Griffith ve Charlotte daha aydınlık, belki de yapay bir zarafet içinde resmedilir. Bu görsel ayrım, Guts’ın artık Griffith’in dünyasına ne kadar yabancılaştığını simgeler.

Prenses Charlotte, Griffith’e Şahinler Takımı’ndaki yoldaşlarının onun için ne ifade ettiğini, onları arkadaşı olarak görüp görmediğini sorar. Griffith, beklenmedik bir ciddiyet ve belki de farkında olmadan acımasız bir dürüstlükle yanıt verir. Ona göre, takipçileri ne kadar sadık veya yetenekli olursa olsun, eğer kendi bağımsız hayallerinin peşinden gitmiyorlarsa, onun “gerçek arkadaşı” olamazlar. Gerçek bir arkadaş, Griffith’in gözünde, kendi hayali için yaşayan, bu uğurda her zorluğa göğüs geren ve hatta gerekirse kendi hayali için Griffith’e bile karşı durabilecek kadar bağımsız ve “eşit” bir bireydir. Başkasının hayalini takip edenler ise, ne kadar değerli olurlarsa olsunlar, sadece astlar, yoldaşlar veya kullanışlı araçlardır; asla eşit düzeyde bir dost değildirler.

Berserk Golden Age Analiz; Griffth'in Konuşma

Gizlendiği yerden bu sözleri duyan Guts için dünya başına yıkılır. Griffith’in kendisini, Casca’yı, Judeau’yu, Pippin’i ve hayatını ortaya koyan diğer tüm Şahinleri asla gerçek arkadaşı olarak görmediğini, onları sadece kendi krallık hayaline giden yolda basamaklar olarak gördüğünü acı bir şekilde anlar. Kendi bir “hayali” olmadığı için, Griffith’in gözünde asla o “eşit” mertebesine ulaşamayacaktır. Daha önceki konuşmalarında hissettiği “araç olma” rahatsızlığı ve kendi yolunu bulma arzusu, bu anda kesin ve geri dönülmez bir karara dönüşür.

Bu an, Guts’ın Griffith’e duyduğu karmaşık duyguların parçalandığı andır. Onun için Griffith artık ulaşılmaz bir idolden çok, kendisini ve arkadaşlarını kendi hırsı için kullanan, duygusal olarak mesafeli ve belki de narsist bir figüre dönüşür. İronik bir şekilde, Griffith’in tanımladığı “gerçek arkadaş” olabilmenin tek yolunun, ondan ayrılıp kendi hayalini bulmak olduğunu fark eder. Şahinler Takımı’ndan ayrılma kararı bu anda kesinleşir. Griffith ise, Guts’ın kendisi için ne kadar “değerli bir şey” olduğunu, ancak bu konuşmanın tetiklediği ayrılık gerçekleştikten sonra, onu kaybetmenin acısıyla anlayacaktır.

Cepheye Dönüş ve Kırılgan Anlar

Kont Julius’un ölümünün yankıları sarayda sürerken, olay resmi olarak bir Tudor komplosu olarak lanse edilir ve bu durum Midland ile Tudor arasındaki gerilimi yeniden doruğa çıkarır; Yüz Yıl Savaşları tekrar alevlenir. Şahinler Takımı, Midland ordusunun en etkili gücü olarak tekrar cepheye sürülür. Ancak cepheye dönmeden önce Griffith, politik zekasını bir kez daha gösterir. Julius suikast planının bir diğer ortağı olan Bakan Foss ile yüzleşir ve onun komplodaki rolünü bildiğini açıkça veya ima yoluyla belli ederek onu kontrolü altına alır. Böylece saraydaki potansiyel bir düşmanı daha etkisiz hale getirerek arkasını sağlama alır.

Savaş alanında ise Şahinler, Tudor ordusunun seçkin ama acımasızlığıyla bilinen Mavi Balina Ağır Zırhlı Şövalye Birliği ile karşı karşıya gelir. Çarpışmaların şiddetlendiği bir anda, takımın yetenekli komutanı Casca beklenmedik bir durumla yüzleşir: Adet dönemi nedeniyle fiziksel olarak zayıf düşer ve ateşi yükselir. Bu durum, onun sadece sert bir savaşçı değil, aynı zamanda biyolojik gerçeklikleri olan bir insan olduğunu ve bir kadın olarak savaş alanında erkeklerin karşılaşmadığı zorluklarla mücadele ettiğini gösterir. Miura, Casca’nın bu savunmasız anını çizerken, onun her zamanki kararlı ifadesinin yerini alan bitkinliği ve acıyı vurgulayarak, karakterin insani yönünü ve içinde bulunduğu zorluğu etkili bir şekilde aktarır.

Berserk Golden Age Analiz; Adon vs Guts

Casca’nın bu zayıf anı, Mavi Balina Şövalyeleri’nin kaba, küstah ve kadın düşmanı komutanı Adon Coborlwitz’in gözünden kaçmaz. Adon’un karikatürize edilmiş abartılı çizimi bile onun aşağılık karakterini yansıtır. Casca’nın durumundan faydalanarak ona saldırmaya karar verir. Tam bu sırada Guts, Casca’yı korumak için öne atılır ve Adon’u yaralamayı başarır. Bu müdahale, Guts’ın Casca’ya karşı sadece bir silah arkadaşı olarak değil, belki de farkında olmadan daha korumacı bir içgüdüyle hareket etmeye başladığının ilk işaretlerinden biridir.

Ancak çarpışmanın kaosu içinde veya zayıflığı nedeniyle Casca dengesini kaybedip bulundukları yamaçtan aşağı kaymaya başlar. Guts, onu kurtarmak için içgüdüsel bir hamleyle uzanır ancak Casca’yı tutmaya çalışırken kendi dengesini de kaybeder ve ikisi birlikte aşağıdaki soğuk nehre düşerler. Bu düşüş, ikiliyi savaş alanının kaosundan kopararak, onları kendi başlarına kalacakları ve ilişkilerinin seyrini değiştirecekleri bir sonraki aşamaya taşır.

Mağaradaki Sırlar ve Yakınlaşma

Nehrin soğuk sularından kurtulan Guts, ateşi yükselen ve yarı baygın haldeki Casca’yı yakındaki bir mağaraya taşır. Savaş alanının acımasızlığından uzakta, bu mağara ikisi için beklenmedik, zorunlu bir sığınak olur. Guts, ateş yakar ve Casca’nın ıslak, soğuk giysilerini çıkarıp kendi peleriniyle onu sararak titremesini durdurmaya çalışır. Miura, bu sahnede karakterlerin savunmasızlığını ve Guts’ın normalde göstermediği şefkatli tarafını, loş mağara ışığı ve yakın plan çizimlerle etkili bir şekilde yansıtır; aralarındaki mesafenin fiziksel ve duygusal olarak kapandığının ilk işaretlerini verir.

Berserk Golden Age Analiz; Guts ve Casca Mağara

Casca kendine geldiğinde, bu mahrem ve kırılgan atmosferde Guts ile konuşmaya başlar. İlk sorguladığı şey, Guts’ın neden Şahinler’den ayrılmak istediğidir; bu, onun için hala anlaşılmaz bir durumdur. Bu sorunun ardından Casca, belki de ilk kez birine bu kadar açılır ve kendi travmatik geçmişini anlatır. Fakir bir köylü kızı olarak nasıl zengin bir soyluya satıldığını, bu soylunun tecavüz girişimini ve tam umudunu kaybetmişken genç Griffith’in onu nasıl kurtardığını anlatır. Griffith ona sadece bir kılıç değil, aynı zamanda bir amaç, bir varoluş nedeni vermiştir. Bu anı, Casca’nın Griffith’e olan sarsılmaz bağlılığının ve derin hayranlığının temelini oluşturur.

Konuşma ilerledikçe Casca, daha da karanlık bir sırrı Guts ile paylaşır: Şahinler Takımı’nın ilk günlerinde, grubun hayatta kalması ve büyümesi için gereken parayı bulmak amacıyla Griffith’in, yaşlı ve pedofil eğilimli zengin Vali Gennon’a kendini cinsel olarak sattığını itiraf eder. Bu acı dolu fedakarlık (!), Griffith’in hayali uğruna neleri göze alabileceğinin korkunç bir örneğidir.

Bu karşılıklı açılma ve paylaşılan sırlar, Guts ve Casca arasında daha önce hiç olmayan bir anlayış ve yakınlık katmanı oluşturur. Guts, Casca’nın Griffith’e neden bu kadar bağlı olduğunu anlarken; Casca da Guts’ın ayrılma isteğinin altında yatan nedenleri hissetmeye başlar. İkisi de geçmişte benzer travmalar yaşamıştır ve bu ortak acı, aralarında söze dökülmese de güçlü bir bağ kurar. Rekabet ve sürtüşmenin yerini empati ve anlayış alır. Bu mahrem anlar, onların birbirlerini sadece silah arkadaşı olarak değil, acı çekmiş, yaralı bireyler olarak görmelerini sağlar ve aralarında filizlenmeye başlayan romantik çekimin temellerini atar. Griffith’in Gennon ile olan geçmişi ise Guts’ın gözünde Griffith karakterini daha da karmaşıklaştırır; onun hem hayranlık uyandıran hem de rahatsız edici karanlık yönlerini teyit eder.

100 Adam Katili

Mağarada yaşanan duygusal yakınlaşma ve paylaşılan sırların ardından Guts ve Casca yollarına devam ederler. Ancak savaş alanının tehlikeleri onları takip etmektedir. İntikam ateşiyle yanıp tutuşan Adon Coborlwitz’in komutasındaki Mavi Balina Şövalyeleri’nin kalan askerleri tarafından pusuya düşürülürler. Casca, geçirdiği ateşli hastalıktan dolayı hala tam gücünde değildir ve bu kadar kalabalık bir düşman grubuyla savaşması imkansızdır.

Durumun vahametini anlayan Guts, o ana kadar aralarında sürekli bir gerilim olan Casca için kendini feda etmeye karar verir. Casca’nın güvenli bir şekilde kaçıp Griffith’e dönebilmesi için tek başına yaklaşık yüz askerin karşısına dikilir. Bu, Guts’ın sadece inanılmaz bir savaşçı değil, aynı zamanda değer verdiği kişileri korumak için ölümü göze alabilecek biri olduğunu gösteren kritik bir andır. Casca’ya “Griffith’e dön” demesi hem onu koruma arzusunu hem de kendi yolunun artık farklı olacağına dair içsel kararını yansıtır.

Ardından başlayan savaş, Berserk tarihinin en ikonik anlarından biridir. Guts, tek başına yüz askere karşı savaşır. Miura, bu sahneyi çizerken Guts’ın insanüstü dayanıklılığını, vahşi gücünü ve tükenmeyen iradesini vurgular. Paneller, Guts’ın etrafını saran düşman kalabalığını, kılıcının her savruluşundaki yıkımı ve Guts’ın aldığı sayısız yarayı tüm çıplaklığıyla gösterir; okuyucuya o yorgunluğu ve acıyı adeta hissettirir. Guts, sınırlarını zorlayarak, kan ve ter içinde savaşarak imkansızı başarır ve yüz düşmanı da öldürür.

Berserk Golden Age Analiz; 100 Adam Katili

Bu olay, ona savaş meydanlarında korku ve saygıyla anılacak olan “100 Adam Katili” unvanını kazandırır ve onun efsanevi statüsünü pekiştirir. Ancak bu zafer, fiziksel olduğu kadar Guts için zihinsel bir dönüm noktasıdır da. Bu kadar büyük bir riski ve fedakarlığı yaptıktan sonra, bunu başkasının hayali için yapmış olmanın anlamsızlığını daha derinden hisseder. Kendi hayatını, amacını ve Griffith için savaşmanın anlamını bir kez daha sorgular. Kendi hayalini bulma ve Griffith ile eşit bir zeminde durma gerekliliği, bu ölümcül mücadele sırasında zihninde daha da netleşir. Bu olay, onun kendi gücünün farkına varmasını sağlarken, bu gücü ne için kullanacağı sorusunu da daha yakıcı hale getirir.

Hayatta Kalma ve Ayrılık Kararı

Guts, yüz adamı alt ettikten sonra aldığı sayısız yaranın ağırlığıyla savaş alanında bitkin düşer ve yere yığılır. Kazanılan zaferin bedeli ağırdır. Ancak Guts’ın “Griffith’e dön” talimatına rağmen Casca, onu geride bırakmaz. Geri dönerek hala hayatta olduğunu görür ve büyük bir endişe ve belki de yeni filizlenen bir saygıyla ona yardım eder. Bu, Casca’nın sadece görev bilinciyle değil, aynı zamanda Guts’a karşı değişen hisleriyle de hareket ettiğini gösteren önemli bir andır; liderlik sorumluluğu ile kişisel bağlar arasında bir seçim yapar. Kısa süre sonra Judeau, Pippin ve diğer Şahinler de olay yerine ulaşır ve hem Guts’ı hem de Casca’yı güvenli bir şekilde kampa geri götürürler.

Guts’ın uzun ve zorlu iyileşme süreci başlar. Bu süreçte Casca ile yalnız kaldıkları bir anda Guts, daha önce sadece ima ettiği kararını kesin bir dille açıklar: Şahinler Takımı’ndan ayrılacaktır. Casca, bu haberi ilk duyduğunda öfkeyle tepki verir. Guts’ı bencillikle, Griffith’i ve takımı en çok ihtiyaç duydukları bir zamanda terk etmekle suçlar. Bu tepki, Casca’nın Griffith’e ve takıma olan derin bağlılığının doğal bir sonucudur.

Ancak Guts, bu kez sessiz kalmaz veya geçiştirmez. Ayrılma kararının ardındaki asıl nedeni açıklar: Griffith’in “gerçek arkadaş” tanımı. Griffith’in gözünde eşit bir arkadaş olabilmek için kendi hayaline sahip olması gerektiğini, başkasının hayali için savaşan birinin asla onunla eşit olamayacağını anlatır. Kendi yolunu bulmak, kendi hayalinin peşinden gitmek istediğini, ancak bu şekilde belki bir gün Griffith’in karşısında “eşit” bir dost olarak durabileceğini ifade eder. Miura, bu diyalog sırasında karakterlerin yüz ifadelerine odaklanır; Guts’ın kararlılığını ve içsel acısını, Casca’nın ise öfkeden şaşkınlığa ve nihayetinde hüzünlü bir anlayışa geçen duygusal yolculuğunu ustaca yansıtır.

Guts’ın bu samimi açıklaması ve içsel mücadelesini görmesi, Casca’nın öfkesini yatıştırır. Guts’ın nedenlerini anladığında, kızgınlığı yerini buruk bir kabullenişe bırakır. Artık Guts’ı sadece inatçı bir rakip veya Griffith’in kılıcı olarak değil, kendi acıları, arzuları ve hedefleri olan bağımsız bir birey olarak görmeye başlar. Bu konuşma, Guts’ın ayrılık kararını sağlamlaştırırken, Guts ve Casca arasındaki ilişkiyi de yeni bir seviyeye taşır; aralarındaki buzlar çözülür ve birbirlerini daha derin bir düzeyde anlamaya başlarlar.

Hayallerin Kamp Ateşi

Guts iyileştikten sonra, Casca ile aralarındaki gerilim yerini artık hüzünlü bir anlayışa bırakmıştır. Bir gece, kampın dışındaki bir tepeden aşağıdaki sayısız kamp ateşini birlikte izlerler. Miura’nın bu sahnedeki çizimleri genellikle geniştir; yıldızlı gökyüzü altında yanan küçük ateşler ve iki karakterin sessiz birlikteliği, konuşulacakların derinliğini ve melankolik atmosferi pekiştirir. Bu sakin anda Guts, bir önceki konuşmalarında bahsettiği ayrılık nedenini daha derin, daha felsefi bir metaforla Casca’ya açıklar.

Berserk Golden Age Analiz; Hayallerin Kamp Ateşi

Guts, aşağıdaki her bir küçük kamp ateşinin, Şahinler Takımı’ndaki sıradan bir askerin mütevazı, kişisel hayalini veya umudunu temsil ettiğini söyler. Bu askerler, kendi küçük alevlerini canlı tutmak veya onun sıcaklığında güvende hissetmek için daha büyük, daha parlak bir ateşe doğru çekilirler. Bu devasa ateş ise Griffith’in büyük hayali, sarsılmaz hırsı ve karşı konulmaz karizmasıyla yanan “şenlik ateşi”dir. Griffith’in ateşi o kadar güçlüdür ki, diğer küçük alevleri hem aydınlatır hem de kendi içinde eritir.

Casca, Guts’ın bu derin ve metaforik anlatımını sessizce dinler. Artık ona öfkeyle karşı çıkmaz; Guts’ın içindeki aidiyetsizlik hissini, bireysel anlam arayışını ve Griffith’in ezici varlığı altındaki konumunu anlar. Bu sessiz kabulleniş, Casca’nın da Guts’a karşı derin bir empati geliştirdiğini ve belki de kendi durumunu sorgulamaya başladığını gösterir. “Hayallerin Şenlik Ateşi” metaforu, Guts’ın ayrılık kararının sadece kişisel bir arayış olmadığını, aynı zamanda bireyin kendi yolunu çizme hakkını savunan felsefi bir duruş olduğunu ortaya koyar. Bu, Griffith’in herkesi kendi yörüngesine çeken liderlik anlayışına karşı bir meydan okumadır.

Doldrey Savaşı ve Zafere Giden Yol

Yüz Yıl Savaşları’nı Midland lehine sonuçlandırabilecek kilit nokta, Tudor İmparatorluğu’nun elindeki, doğal konumu ve güçlü savunması nedeniyle zapt edilemez kabul edilen Doldrey Kalesi’dir. Midland ordusunun önceki tüm girişimleri başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bu umutsuz durumda Griffith, büyük bir risk alarak kaleyi fethetme görevini Şahinler Takımı adına üstlenir ve Kral bu cesur teklifi kabul eder. Bu görevin Griffith için kişisel bir boyutu da vardır: Kalenin şu anki komutanı Vali Gennon, yıllar önce Şahinler’i finanse etmek için Griffith’in kendini feda ettiği kişidir. Bu, Griffith için hem askeri bir zafer hem de geçmişiyle bir hesaplaşma fırsatıdır.

Griffith, kaleyi ele geçirmek için zekice kurgulanmış, iki aşamalı bir plan geliştirir. Planın ilk ayağında, Guts komutasındaki Şahinler’in ana gücü, kalenin önünde konuşlanmış olan Tudor’un ana ordusunu üzerlerine çekerek oyalayacaktır. Bu dikkat dağıtma operasyonu sürerken, Casca liderliğindeki daha küçük ama çevik bir birlik, kalenin daha zayıf korunan bir bölümünden sızarak içeriden kontrolü ele geçirmeye çalışacaktır. Bu plan hem büyük bir cesaret hem de kusursuz bir zamanlama gerektirmektedir.

Plan uygulamaya konur ve Guts komutasındaki Şahinler, sayıca kat kat üstün Tudor ordusunu başarıyla üzerlerine çeker. Devasa bir meydan savaşı başlar. Miura, bu sahnelerde savaşın kaosunu, ölçeğini ve acımasızlığını çarpıcı panellerle gözler önüne serer; binlerce askerin çarpışması, ok yağmurları ve kılıç sesleri adeta sayfadan taşar. Guts, savaşın en kritik anlarında Tudor ordusunun en seçkin birliği olan Mor Gergedan Kutsal Şövalyeleri ve onların devasa komutanı General Boscogn ile karşı karşıya gelir. Bu, Guts’ın şimdiye kadar karşılaştığı en zorlu insan rakiplerden biridir.

Berserk Golden Age Arc Analiz; Boscogn

Eş zamanlı olarak Casca ve birliği, kalenin daha az korunan kulelerinden birine sızma girişimine başlar. Ancak bu kule, tesadüfen, daha önce Casca’yı taciz eden ve Guts ile nehre düşmelerine neden olan Adon Coborlwitz tarafından korunmaktadır. Casca, Adon ile tekrar yüzleşmek zorunda kalır. Bu kez durum farklıdır; Casca hem komutanlık yeteneğini hem de kişisel gücünü ortaya koyar. Zorlu bir mücadelenin ardından Adon’u öldürerek hem geçmişin hesabını kapatır hem de sızma operasyonunun başarılı olmasını sağlar. Bu zafer, Casca’nın liderlik vasfını ve karakterinin gelişimini gösteren önemli bir andır.

Ana savaş alanında ise Guts, devasa General Boscogn ile teke tek, nefes kesen bir düelloya girişir. Boscogn’un ezici gücüne ve zırhına rağmen Guts, inanılmaz bir hız, beceri ve saf irade gücüyle rakibini alt eder ve başını keser. Miura, bu düelloyu Guts’ın gücünü ve Boscogn’un heybetini karşı karşıya getiren dinamik çizimlerle aktarır; Guts’ın zafer anı, onun insanüstü yeteneklerinin bir kanıtı niteliğindedir. Boscogn gibi bir komutanın ölümü, Tudor ordusunun savaşma azmini tamamen kırar ve ordu dağılmaya başlar.

Tudor ordusu dağılırken ve Casca’nın birliği içeriden ilerlerken, Griffith de planının son aşamasını uygular: Kalenin içinde Vali Gennon ile yüzleşir. Gennon, Griffith’e olan saplantılı arzularını dile getirir. Ancak Griffith, ona karşı hiçbir duygu beslemediğini, onu sadece kendi hırsları için kullandığını soğuk bir şekilde ifade eder ve acımasızca öldürür. Bu an, Griffith’in hedefine ulaşmak için ahlaki sınırları ne kadar kolay aşabildiğini, geçmişini nasıl arkasında bırakabildiğini ve pragmatizminin karanlık yüzünü gösterir.

Doldrey Kalesi’nin düşüşü, Şahinler Takımı için mutlak zafer anlamına gelir. Yüz Yıl Savaşları fiilen sona ermiş, Şahinler imkansızı başarmış kahramanlara dönüşmüşlerdir. Bu zafer, Griffith’in askeri dehasının ve takımın başarısının doruk noktasıdır. Ancak bu zirve, aynı zamanda kaçınılmaz düşüşün de habercisidir. Guts’ın ayrılma kararı kesindir ve Griffith’in bu ezici başarısı ve artan gücü, hem saraydaki düşmanlarını daha da endişelendirecek hem de Griffith’in kendi kibrini besleyecektir. Golden Age‘in en parlak anı, aynı zamanda en karanlık dönemin başlangıcını hazırlamaktadır.

Zirvedeki Şahinler

Doldrey Kalesi’nin fethiyle Yüz Yıl Savaşları’nı sona erdiren Şahinler Takımı, başkent Wyndham’a eşi benzeri görülmemiş bir zafer alayıyla döner. Halk onları kurtarıcı kahramanlar olarak karşılar. Midland Kralı, bu tarihi zaferin onuruna görkemli bir balo düzenler. Bu baloda Kral, Griffith’i Midland ordusunun generali ilan eder ve ona soyluluk unvanı verir. Aynı zamanda, Şahinler Takımı da bir bütün olarak soyluluk statüsü ve şövalyelik payesiyle onurlandırılır. Bu, halktan gelen paralı askerlerden oluşan bir grubun ulaşabileceği en yüksek noktadır; Şahinler Takımı toplumsal kabul ve başarının mutlak zirvesindedir.

Kutlamaların parıltısı içinde Guts, kendini yine de bu dünyaya ait hissetmez. Balo sırasında, her zamanki zırhından sıyrılmış, zarif bir elbise içindeki Casca’yı fark eder ve onun güzelliği karşısında ilk kez belirgin bir şekilde etkilenir. Aralarında kısa bir anlık bakışma yaşansa da Guts’ın zihnindeki ayrılık kararı kesindir. Şahinler Takımı’nın ve Griffith’in hayallerinin zirvesine ulaşmış olması, Guts’ın kendi yolunu bulma gerekliliğini daha da acil hissetmesine neden olur.

Ancak bu görkemli kutlamaların ardında, sarayın karanlık koridorlarında yeni entrikalar dönmektedir. Midland Kraliçesi, hem Griffith’in halktan gelip bu kadar yükselmesinden rahatsızdır hem de Griffith’in öldürdüğü Kont Julius’un gizli aşığıdır. İntikam ve kıskançlıkla dolu Kraliçe, Griffith’ten kurtulmak için, daha önce Griffith tarafından kontrol altına alınmış olan Bakan Foss ve diğer bazı soylularla yeni bir suikast planı yapar. Plan basittir: Balo sırasında Foss, Griffith’e zehirli şarap ikram edecektir.

Plan uygulamaya konur, Foss zehirli kadehi sunar ve Griffith şarabı içtikten sonra yere yığılır. Kraliçe ve komplocular, Griffith’in öldüğünü düşünerek zaferlerini kutlamak üzere sarayın ıssız bir kulesine çekilirler. Ancak Griffith, komplodan haberdardır; muhtemelen kızı rehin tutulan Foss’u kullanarak kendi ölümünü taklit etmiştir. Komplocular kuleden çıkamadan kapılar üzerlerine kilitlenir ve kule ateşe verilir. Miura, alevlerin kuleyi sardığı ve içeridekilerin dehşet içinde can verdiği anları karanlık ve acımasız bir dille çizer; Griffith’in intikamının soğukluğunu ve sonuçlarının korkunçluğunu gösterir.

Guts ise bu olaylar sırasında yine Griffith’in karanlık işlerinin bir parçası olur. Griffith’in emriyle, Foss’un kızını rehin tutan haydutları sessizce ortadan kaldırır. Bu görevin ardından Griffith, Guts’a dönüp “Beni acımasız buluyor musun?” diye sorar ve olayı gizli tutmasını ister. Bu soru ve Guts’ın tekrar kirli işlere alet edilmesi, Guts’ın Griffith’in yöntemlerinden duyduğu rahatsızlığı artırır ve ikisi arasındaki ahlaki uçurumu daha da derinleştirir. Guts’ın ayrılık kararının ne kadar doğru olduğunu kendi içinde bir kez daha teyit etmesine neden olur.

Sabah Ayrılığı ve Kırılan Kılıç

Kraliçe’nin ve komplocuların ortadan kaldırılmasının üzerinden bir ay geçmiş, kış mevsimi Wyndham’ı beyaz bir örtüyle kaplamıştır. Guts için artık zaman gelmiştir; Griffith’in “gerçek arkadaş” tanımını duyduğu andan beri zihninde kesinleşen ayrılık kararını uygulamaya koyar. Şahinler Takımı’nın karargahından sessizce ayrılmaya hazırlanırken, Griffith onu durdurur.

Griffith, Guts’ın gitmesine izin vermeyeceğini soğuk bir kararlılıkla belirtir. Üç yıl önce olduğu gibi, Guts’ın kendisine ait olduğunu ve ancak onu bir düelloda yenerse özgür kalabileceğini söyler. İlk düellonun sonucundan emin bir şekilde, aynı şartları tekrar öne sürer. Bu, Griffith’in Guts üzerindeki sahiplenici tavrının ve onu kaybetmeyi kabullenemeyişinin açık bir göstergesidir; Guts’ı kendi iradesi olan bir bireyden çok, hâlâ kendisine ait bir “kılıç” olarak görmektedir.

Berserk Golden Age Analiz; Guts vs Griffith İkinci Savaş

Ancak Guts artık üç yıl önceki acemi savaşçı değildir. Kendi amacını bulma yolunda kararlıdır ve kılıç ustalığı zirveye ulaşmıştır. Düelloyu kabul eder. İlk düellonun aksine, bu karşılaşma çok daha kısa ve kesindir. Miura, bu ikinci düellonun gerginliğini ve hızını birkaç kritik panelde yoğunlaştırır; Guts’ın soğukkanlılığı ve gücü, Griffith’in şaşkınlığıyla çarpışır. Guts, Griffith’in hamlesini savuşturur ve tek, güçlü bir darbeyle Griffith’in kılıcını kırarak onu karların üzerine serer. Griffith, hayatında ilk kez bu kadar net bir şekilde yenilmiştir; şok içindedir, Guts’ın gücü ve kararlılığı karşısında söyleyecek söz bulamaz. Kırılan kılıç, sadece fiziksel bir yenilginin değil, aynı zamanda Griffith’in Guts üzerindeki otoritesinin ve kontrolünün de sembolik olarak parçalanışıdır.

Casca, Judeau ve diğer Şahinler bu ana tanıklık ederler. Casca, Guts’a kalması için yalvarır, gitmemesini ister; bu hem takıma hem de belki Guts’a karşı hissettiği karmaşık duyguların bir yansımasıdır. Ancak Guts kararından dönmez. Arkasına bakmadan, veda etmeden karlı ovada tek başına yürümeye başlar. Bu, Guts’ın Griffith’in gölgesinden, Şahinler’in kolektif hayalinden tamamen koptuğu ve kendi bireysel yolculuğuna başladığı andır; bedelini ödeyerek kazandığı bir özgürlüktür.

Bu ayrılık anı, Guts için bir başlangıçken, Griffith için mutlak bir yıkımın ve Şahinler Takımı için sonun başlangıcıdır. Guts’ı kaybetmenin yarattığı boşluk ve narsistik yaralanma, Griffith’i kontrolünü tamamen kaybetmeye ve kendi felaketini hazırlayacak o geri dönülmez adımı atmaya itecektir. Guts’ın attığı bu adım, farkında olmadan, Tutulma’ya giden yolu açmıştır.

İskelet Şövalye ve Kaderin Fısıltıları

Şahinler Takımı’ndan ayrılan Guts, takip eden bir yılını medeniyetten uzakta, dağlarda tek başına geçirir. Bu bir yıl, onun için sadece bir kaçış değil, aynı zamanda yoğun bir kendini keşfetme ve geliştirme sürecidir. Griffith’in gölgesi olmadan kim olduğunu anlamaya çalışır, kılıç becerilerini acımasız bir disiplinle geliştirir ve hem fiziksel hem de zihinsel olarak olgunlaşır. Bu inziva, onun kendi ayakları üzerinde durma ve kendi hayalini arama kararının somut bir adımıdır.

Berserk Golden Age Analiz; İskelet Şövalye İlk Ortaya Çıkışı

Bu yalnızlık ve yoğun antrenman döneminin sonunda, bir gece kamp kurduğu sırada, Guts beklenmedik ve ürkütücü bir figürle karşılaşır: Baştan aşağı iskeletten bir zırh giymiş, devasa bir atın üzerinde oturan İskelet Şövalye. Miura’nın tasarımı, İskelet Şövalye’yi anında ikonik bir karaktere dönüştürür; zırhının her detayı, atının heybeti ve figürün genel duruşu, onun bu dünyaya ait olmayan, kadim ve güçlü bir varlık olduğunu hissettirir.

İskelet Şövalye, Guts’a doğrudan hitap ederek onunla konuşur. Sözleri bilmece gibi ve kehanet doludur. Yaklaşmakta olan ve “Tutulma” olarak adlandırdığı büyük bir felaket hakkında Guts’ı uyarır. Guts’ın son eylemlerinin, yani Griffith’ten ayrılmasının, bu kaçınılmaz olayı tetiklediğini veya en azından bu olaylar zincirinin bir parçası olduğunu ima eder.

Dahası, İskelet Şövalye, Guts’ın sıra dışı doğumuna atıfta bulunur. Bunun, ona belki de kaderin akışına karşı koyabilme gücü veya bu akış içinde özel bir rol (Mücadeleci/ Struggler) verdiğini ima eder gibi konuşur. Guts, bu gizemli varlığın sözlerinin tam anlamını kavrayamasa da konuşma onu derinden etkiler. Yolculuğunun sadece kişisel bir arayış olmadığını, sandığından çok daha büyük ve karanlık güçlerle, kader ve nedensellik gibi kavramlarla kesiştiğini hissetmeye başlar.

İskelet Şövalye, Zodd’dan sonra hikayeye dahil olan ikinci büyük doğaüstü figürdür ve Berserk evreninin mitolojisini önemli ölçüde genişletir. Onun varlığı ve bilgisi, Tanrı Eli, Havariler ve kader gibi kavramların çok daha derin ve eski köklere sahip olduğunu gösterir. Tutulma kehaneti, yaklaşan trajedinin boyutunu ve Guts’ın bu olaydaki kaçınılmaz ama belki de farklı olabilecek rolünü vurgular. Bu karşılaşma, Guts’ın kişisel yolculuğunun, daha büyük bir kozmik savaşın parçası olduğunun ilk ciddi işareti olarak görülebilir.

Düşüşün Başlangıcı ve Parçalanan Hayaller

Guts’ın karlı ovada gözden kayboluşu, sadece bir yoldaşın ayrılığı değil, Griffith’in özenle inşa ettiği dünyanın ve psikolojik dengesinin temelden sarsılmasıdır. Hayatı boyunca kontrolü elinde tutmaya alışkın olan, her adımı hesaplı Griffith, “sahip olduğu” tek kişinin kendi iradesiyle gitmesiyle baş edemez. Guts’ın ayrıldığı aynı gece, Griffith tüm mantıksal muhakemesini yitirir ve hayatını geri dönülmez bir şekilde mahvedecek o adımı atar.

Büyük bir boşluk ve belki de Guts’a inatla hala hedefine ulaşabileceğini kanıtlama dürtüsüyle, gizlice Prenses Charlotte’un odasına girer ve onunla birlikte olur. Bu eylem, Griffith’in zirvedeyken yaptığı en pervasız ve sonuçları en ağır olacak hatasıdır; stratejik bir hamle değil, Guts’ı kaybetmenin yarattığı derin narsistik yaralanmaya verilmiş kontrolsüz, öz yıkıcı bir tepkidir. Miura, bu sahnelerde Griffith’in yüzündeki boşluğu ve çaresizliği çizerek, onun aslında ne kadar kırılgan olduğunu ve Guts’ın gidişiyle nasıl dağıldığını gösterir.

Ancak bu pervasızlık yanına kalmaz. Charlotte’un odasından çıkarken saray muhafızları tarafından yakalanır. Kızına yapılan bu hakaret ve Griffith’in küstahlığı karşısında Kral’ın öfkesi korkunç olur. Griffith, hızla vatana ihanetle suçlanır ve krallığın en karanlık, en unutulmuş zindanı olan Yeniden Doğuş Kulesi’ne atılır. Artık o, Midland’ın parlayan generali değil, bir haindir.

Berserk Golden Age Analiz; Griffith ve Charlotte

Griffith için burada, bir yıl sürecek akıl almaz bir işkence dönemi başlar. İşkencecisi tarafından sistematik olarak bedeni ve ruhu yok edilir: Dili kesilir, vücudundaki tüm tendonlar parçalanır, derisi yüzülür ve sürekli aç bırakılır. Bir zamanların görkemli Beyaz Şahin’i, konuşamayan, yürüyemeyen, tanınmaz halde, bir deri bir kemik kalmış bir enkaz haline gelir. Bu süreçte, kaderinin anahtarı olan Kırmızı Beherit’i de kaybeder. Miura’nın bu işkence sahnelerindeki çizimleri, acıyı ve aşağılanmayı okuyucunun iliklerine kadar hissettirecek kadar acımasız ve detaylıdır; Griffith’in fiziksel çöküşü kadar ruhsal yıkımını da gözler önüne serer.

Eş zamanlı olarak, liderlerini kaybeden Şahinler Takımı da Griffith’in kaderini paylaşır. Kral tarafından hain ilan edilirler ve Midland ordusu tarafından acımasızca avlanırlar. Ani bir baskınla üyelerinin çoğu katledilir. Hayatta kalan bir avuç Şahin (Casca, Judeau, Pippin, Corkus ve diğerleri) kanun kaçağı durumuna düşerek dağlara sığınmak ve sürekli kaçmak zorunda kalır.

Bölümün adı (“Bir Rüyanın Sonu”), durumu mükemmel bir şekilde özetler. Guts’ın ayrılmasıyla başlayan çöküş, Griffith’in kendi kontrolsüz tepkisiyle birleşerek hem onun kişisel hayalini hem de uğruna pek çok kişinin hayatını adadığı Şahinler Takımı’nın rüyasını tamamen yok etmiş gibi görünmektedir. Zirveden düşüş, ani ve acımasız olmuştur.

Dönüş ve Acı Gerçekler

Guts’ın dağlardaki bir yıllık kişisel inzivası ve yoğun eğitimi sona erer. Kendi yolunu bulma amacıyla çıktığı bu yolculukta hem fiziksel hem de zihinsel olarak olgunlaşmış, kılıç yeteneklerini daha da keskinleştirmiştir. Tekrar insanların arasına karıştığında, yolu onu yerel bir lord tarafından düzenlenen bir silah turnuvasının yapıldığı kasabaya düşürür. Hem para kazanmak hem de bir yıl boyunca geliştirdiği yeteneklerini gerçek rakipler karşısında sınamak amacıyla turnuvaya katılır.

Berserk Golden Age Analiz; Turnuva

Beklendiği gibi, Guts turnuvadaki rakiplerini kolaylıkla alt eder. Miura, Guts’ın bu turnuvadaki dövüşlerini çizerken, onun bir yıl önceki haline göre daha kontrollü, güçlü ve kendinden emin tavrını vurgular; artık sadece vahşi değil, aynı zamanda usta bir savaşçı olduğunu gösterir. Guts’ın bu ezici performansı, turnuvayı düzenleyen lordun dikkatini çeker ve lord ona kendi hizmetine girmesi için cazip bir teklifte bulunur. Ancak Guts, artık kimsenin emri altına girmek istemediği için bu teklifi reddeder.

Guts teklifi reddederken, lord sohbet sırasında Midland Krallığı’ndaki güncel olaylardan bahseder. Bir zamanların efsanevi paralı asker grubu Şahinler Takımı’nın nasıl gözden düştüğünü, liderleri Griffith’in ihaneti sonrası hain ilan edildiklerini ve şimdi Midland ordusu tarafından avlanan, dağlarda saklanan bir grup kanun kaçağına dönüştüklerini anlatır. Daha da önemlisi, grubun liderliğini artık Griffith’in yerine “cesur bir kadın komutanın”, yani Casca’nın üstlendiğini söyler.

Guts, bu haberler karşısında tam anlamıyla şok olur. Şahinler’den ayrıldığından beri dış dünyadan kopuk yaşadığı için eski yoldaşlarının başına gelen felaketten tamamen habersizdir. Onların, özellikle de Casca’nın hayatının tehlikede olduğunu öğrenmek, Guts’ın içindeki tüm kişisel planları ve hayal arayışını bir anda ikinci plana atar. Bir yıl boyunca inşa etmeye çalıştığı kendi yolculuğu, yerini eski bağlarına ve sorumluluk duygusuna bırakır. İçindeki koruma içgüdüsü, özellikle Casca’nın liderliği ve içinde bulunduğu tehlike nedeniyle anında harekete geçer. Hiç tereddüt etmeden, Şahinler Takımı’nın izini sürüp onlara yardım etmeye karar verir.

Yeniden Birleşme ve Yeni Bir Amaç

Turnuvada aldığı haberlerin şokuyla Guts, hiç vakit kaybetmeden bir zamanlar ailesi olan Şahinler Takımı’nın izini sürmeye başlar. Onları dağlarda, Midland ordusuna bağlı paralı askerlerin saldırısı altında, umutsuz bir durumda sıkışmışken bulur. Guts, bir an bile tereddüt etmeden savaşa dalar ve eski yoldaşlarını korumak için saldırganları tek başına püskürtür. Miura, bu sahnede Guts’ın bir yıllık eğitim sonrası kazandığı ezici gücü ve kararlılığı gösterirken, aynı zamanda Şahinler’in yıpranmış, bitkin ve sayıca azalmış hallerini çizerek aradaki tezadı ve geçen bir yılın acımasızlığını vurgular.

Hayatta kalan Şahinler karşılarında Guts’ı görünce büyük bir şaşkınlık yaşarlar. Tepkiler karışıktır. Judeau ve Pippin gibi bazıları eski dostlarını görmenin sevinciyle onu karşılarken, Corkus öfkeyle Guts’a saldırır. Corkus, yaşanan tüm felaketlerden, Griffith’in ve takımın başına gelen her şeyden Guts’ın bencilce ayrılışını sorumlu tutar.

Casca da başlangıçta Guts’a karşı son derece soğuk ve suçlayıcı bir tavır sergiler. Ona göre de tüm bu yıkımın sorumlusu Guts’tır. Ancak Guts’ın onları kurtarmak için geri döndüğünü, pişmanlık duyduğunu ve yardım etme niyetini görünce, Casca’nın katı tavrı biraz yumuşar. Guts’a geçen bir yıl boyunca yaşadıkları akıl almaz zorlukları anlatır: Sürekli avlanmak, kaçmak, arkadaşlarını birer birer kaybetmek ve tüm bunlara rağmen Griffith’i kurtarma umudunu canlı tutmaya çalışmak. Casca’nın bu süreçte, tüm zorluklara rağmen takımı bir arada tutan güçlü bir lidere dönüştüğü açıktır.

Guts, dinledikleri ve gördükleri karşısında durumun vahametini tam olarak kavrar. Eski yoldaşlarına duyduğu vefa borcu, kendi ayrılışının yarattığı sonuçlarla yüzleşme isteği ve belki de özellikle Casca’ya karşı hissettiği sorumluluk duygusuyla, Griffith’i o korkunç zindandan kurtarma görevine yardım etmeye karar verir. Bu karar, Guts’ın kişisel hayal arayışını şimdilik rafa kaldırdığını ve tekrar Şahinler’in kaderiyle kendi kaderini birleştirdiğini gösterir. Ancak bu birleşme, eski dostlukların getirdiği sıcaklıktan çok, geçmişin yaraları ve yaklaşan tehlikenin gölgesindedir.

İtiraflar, Yaralar ve Mühürlenen Aşk

Şahinler Takımı, Griffith’i kurtarmak için tehlikeli bir sızma operasyonu planlarken, Guts ve Casca arasındaki gerilim farklı bir yöne doğru evrilir. Gecenin bir yarısı yalnız kaldıklarında Casca, Griffith’in yokluğunda liderlik yapmanın ağırlığını, yaşadığı korkuları ve Guts’ın ayrılışının onu nasıl yaraladığını içtenlikle Guts’a anlatır. Guts ise Casca’nın bu zorlu süreçte gösterdiği güce ve dayanıklılığa duyduğu hayranlığı dile getirir. Aralarındaki önceki sürtüşmelerin yerini, paylaşılan zorluklar ve karşılıklı saygıdan doğan bir yakınlık almıştır.

Bu duygusal açılma anında, bastırılmış hisler ve aralarındaki inkâr edilemez çekim yüzeye çıkar. Uzun süredir devam eden gerilim, tutkulu bir öpüşmeyle sonuçlanır. Bu hem Guts’ın hem de Casca’nın birbirlerine karşı besledikleri, ancak takım içindeki konumları ve Griffith’in varlığı nedeniyle ifade edemedikleri romantik duyguların ilk somut dışavurumudur. Miura, bu ilk öpüşmeyi ani ve yoğun bir duygu patlaması olarak çizer; karakterlerin şaşkınlığı ve tutkusu panellere yansır. Bu an, aralarındaki rekabetin ve düşmanlığın ötesinde, derin bir bağın kurulduğunun işaretidir.

Berserk Golden Age Analiz; Guts ve Casca Öpüşme

Ancak bu yakınlaşma, Guts’ın geçmişinden gelen karanlık bir gölge tarafından aniden kesintiye uğrar. Casca, öpüşmenin ardından Guts’a şefkatle dokunmaya çalıştığında, Guts beklenmedik, neredeyse vahşi bir tepki verir. Çocukluğunda Donovan tarafından uğradığı cinsel saldırının travması, bilinçaltından fırlayarak onu ele geçirir ve Casca’yı sertçe iter. Miura, Guts’ın bu travmatik anısını rahatsız edici ve parçalı görsellerle sunarak, geçmişin Guts üzerindeki yıkıcı ve ani etkisini okuyucuya doğrudan hissettirir.

Casca, Guts’ın bu şiddetli tepkisi karşısında şaşırır, korkar ve incinir. Guts ise kendi tepkisinin ve kontrolünü kaybetmesinin dehşeti içindedir. O anda, hayatında ilk kez en derin, en karanlık sırrını, ruhundaki o kapanmayan yarayı bir başkasına açmaya karar verir. Casca’ya çocukken yaşadığı korkunç olayı, dokunulmaktan neden bu kadar korktuğunu ve bu travmanın hayatını nasıl şekillendirdiğini anlatır.

Guts’ın bu acı dolu itirafı ve savunmasızlığı karşısında Casca’nın korkusu ve öfkesi yerini derin bir şefkate ve anlayışa bırakır. Guts’ın sadece sert bir savaşçı değil, aynı zamanda derin yaraları olan, acı çeken bir ruh olduğunu görür. Onu yargılamadan dinler, nazikçe teselli eder ve ona sarılır. Bu karşılıklı savunmasızlık, koşulsuz kabul ve şefkat anında, aralarındaki tüm duvarlar yıkılır.

Bu güven ve anlayış zemini üzerinde, Guts ve Casca ilk kez fiziksel olarak birlikte olurlar. Bu, sadece fiziksel bir birleşme değil, her ikisi için de önemli bir iyileşme ve bağlanma anıdır. Guts için, yıllarca sakladığı travmasıyla yüzleşmek ve bir başkasına güvenerek yakınlık kurabilmek adına atılmış dev bir adımdır. Casca içinse, Guts’ın karanlığına rağmen ona sevgi ve şefkatle yaklaşabilme gücünü gösterir. Bu olay, aralarındaki aşkı mühürler ve onları birbirine daha da sıkı bağlar, ancak Berserk‘in acımasız dünyasında, bu anın getirdiği umut ve yakınlık, yaklaşmakta olan trajedinin ironisini daha da artıracaktır.

Kılıcın Ucundaki Kıvılcım ve Son Hazırlıklar

Guts ve Casca arasında yaşanan derin duygusal ve fiziksel yakınlaşma, Şahinler Takımı’nın diğer üyelerinin dikkatinden kaçmaz. İkili arasındaki değişen dinamik, kamp içindeki diğer ilişkileri ve tepkileri de beraberinde getirir. Bu durum, Şahinler Takımı’nın sadece bir savaş birliği olmadığını, aynı zamanda kendi içlerinde dostluk, kıskançlık ve karmaşık insani duyguları barındıran bir topluluk olduğunu bir kez daha gösterir.

Takımın gözlemci ve anlayışlı üyesi Judeau, Guts ve Casca arasındaki bu yeni bağı fark eder ve duruma olgunlukla yaklaşır. Guts ile konuşarak, Casca’ya iyi davranması gerektiğini nazikçe ima eder ve ikisine de mutluluk diler. Judeau’nun bu tavrı, onun fedakar doğasını gösterir. Miura, Judeau’nun bu anlardaki sakin ve kabullenici ifadesini çizerek, onun karakterinin derinliğini yansıtır.

Öte yandan, Guts ile sürekli bir rekabet içinde olan ve onu kıskanan Corkus, durumu alaycılık ve iğneleyici sözlerle karşılar. Bu tepki, Guts’a karşı beslediği eski düşmanlığın ve belki de Casca’ya duyduğu karşılıksız ilginin bir yansımasıdır. Onun bu tavrı, takım içindeki farklı kişilikleri ve Guts’ın varlığının yarattığı potansiyel sürtüşmeleri gösterir.

Bu kişisel dinamikler yaşanırken, asıl amaç olan Griffith’i kurtarma planı da son şeklini alır. Şahinler, Griffith’in hapsedildiği Yeniden Doğuş Kulesi’nin yerini ve kuleye ulaşmalarını sağlayacak gizli yolları, beklenmedik bir müttefikten, Prenses Charlotte’tan öğrenirler. Charlotte’un bu yardımı, Griffith’e olan kişisel bağlılığından kaynaklanır ve kurtarma operasyonunun kilit bilgilerini sağlar. Artık tüm hazırlıklar tamamlanmıştır; Şahinler, liderlerini kurtarmak için tehlikeli sızma görevine hazırdır.

Kuledeki Enkaz ve Yıkılan Umutlar

Berserk Golden Age Analiz; Yeniden Doğum Kulesi

Şahinler Takımı’nın en cesur ve sadık üyelerinden oluşan çekirdek bir grup Griffith’i kurtarmak için tehlikeli operasyona başlar. Prenses Charlotte’un sağladığı hayati bilgiler sayesinde, Wyndham Kalesi’nin altındaki karmaşık zindanlara ve lağım sistemlerine gizlice sızarlar. Hedefleri, Griffith’in bir yıldır korkunç işkencelere maruz kaldığı, adı ironik bir şekilde “Yeniden Doğuş Kulesi” olan zindanın en alt katıdır. Miura, bu sızma anlarını klostrofobik ve gerilim dolu çizer; dar koridorlar, karanlık ve karakterlerin yüzlerindeki endişe, görevin tehlikesini ve taşıdığı umudu aynı anda hissettirir.

Ekip, büyük zorluklarla kulenin en dibine ulaştığında, karşılaştıkları manzara tüm beklentilerinin ve korkularının ötesindedir. Hücrenin içinde buldukları şey, bir zamanların karizmatik lideri Beyaz Şahin’den çok, işkenceyle tanınmaz hale getirilmiş bir enkazdır. Griffith’in dili kesilmiş, vücudundaki neredeyse tüm tendonlar koparılmış, derisinin büyük bir kısmı yüzülmüş ve bir deri bir kemik kalacak kadar zayıflamıştır. Konuşma, yürüme, hatta kendi başına en basit hareketi yapma yeteneğini bile tamamen kaybetmiştir.

Guts, Casca, Judeau ve Pippin, liderlerinin bu içler acısı hali karşısında donakalırlar. Yüzlerindeki ifadeler şok, dehşet, acı ve belki de umutsuzluğun bir karışımıdır. Bir yıl boyunca taşıdıkları liderlerini kurtarma umudu, bu korkunç gerçeklik karşısında adeta paramparça olur. Miura’nın Griffith’in bu halini çizdiği paneller, Berserk‘in en rahatsız edici ve unutulmaz anlarındandır; işkencenin fiziksel ve ruhsal yıkımını tüm çıplaklığıyla gözler önüne sererken, kurtarma ekibinin yüzündeki dehşeti de okuyucuya geçirir.

Bu ilk şoka rağmen, ekip hızla toparlanır ve liderlerini o cehennem çukurundan çıkarmayı başarır. Ancak kurtardıkları kişi, onlara tekrar liderlik edebilecek, hayallerini gerçekleştirebilecek Griffith değildir; sadece acı çeken, yardıma muhtaç bir bedendir. Griffith’in bu durumu, Şahinler’in geleceği hakkındaki tüm belirsizlikleri ve endişeleri katlayarak artırır. Ekip, Griffith’i dikkatlice taşıyarak kuleden ve zindanlardan geri çıkmaya başlar, ancak kaçışları fark edilir ve Midland Kralı’nın öfkesi üzerlerine çekilmek üzeredir. Umutla başlayan görev, yerini karanlık bir belirsizliğe ve yeni bir tehlikeye bırakmıştır.

Berserk Golden Age Analiz; İşkence Edilmiş Griffith

Kaçış ve Kara Köpek Şövalyeleri

Çekirdek Şahin grubu, liderlerinin tanınmaz haldeki bedenini Yeniden Doğuş Kulesi’nin karanlığından çıkarmayı başarır. Ancak kurtarma görevinin en zorlu kısmı şimdi başlamaktadır: Ağır yaralı ve tamamen kendinde olmayan Griffith ile birlikte, peşlerindeki Midland ordusundan kaçmak. Griffith’in bu durumu, takımdaki umutsuzluğu daha da artırır; kurtardıkları lider, onlara yol gösterecek durumda değildir.

Kaçışları kısa sürede fark edilir. Öfkeden deliye dönen Midland Kralı, Şahinler’i ve özellikle Griffith’i yok etmek için krallığın en acımasız ve korkulan birliğini görevlendirir: Kara Köpek Şövalyeleri (Black Dog Knights). Bu birlik, sıradan askerlerden değil, en adi suçlulardan ve katillerden oluşturulmuş, vahşetleriyle nam salmış bir güruhtur. Onların başında ise sıradan bir komutan değil, bir başka dehşet verici varlık, Havari Wyald bulunur.

Berserk Golden Age Analiz; Wyladd

Kara Köpek Şövalyeleri, kaçmakta olan yorgun ve yıpranmış Şahinler’e kısa sürede yetişir. Wyald, devasa cüssesi, yaşlı görünümüne tezat oluşturan inanılmaz gücü ve saf sadistliğiyle öne çıkar. Zodd’un aksine Wyald’da bir savaşçı onuru veya belirli bir kural yoktur; onun tek amacı kaos, yıkım ve acı çektirmektir. Miura, Wyald ve Kara Köpek Şövalyeleri’ni çizerken iğrençliği ve vahşeti ön plana çıkarır; karakter tasarımları ve eylemleri, onların yozluğunu ve ahlaksızlığını yansıtır.

Wyald ve birliği, Şahinler’e acımasızca saldırır. Sayıca zaten azalmış olan Şahinler, bu vahşi saldırı karşısında ağır kayıplar verir. Wyald, savaşın ortasında özellikle savunmasız durumdaki Griffith’i hedef alır, onu daha fazla acıya maruz bırakarak Guts’ı kışkırtmaya ve onunla alay etmeye çalışır. Bu durum karşısında Guts, bir kez daha takımını ve özellikle Griffith’i korumak için öne çıkar ve Havari Wyald ile ölümcül bir mücadeleye girişir. Bu, Guts’ın Zodd’dan sonra karşılaştığı ikinci Havari’dir ve bu savaş hem fiziksel hem de psikolojik olarak daha da yıpratıcı olacaktır.

Canavarlarla Savaş ve Kaderin Mührü

Guts ile Wyald arasındaki ölümcül mücadele devam ederken, Guts’ın direnişi karşısında öfkelenen Wyald, savaşın seyrini tamamen değiştiren bir adım atar: Gerçek Havari formuna dönüşür. Miura, Wyald’ın bu dönüşümünü grotesk ve dehşet verici detaylarla çizer; devasa, çok kollu, maymun benzeri bu canavar formu, Wyald’ın içindeki saf vahşeti ve yozluğu fiziksel olarak yansıtır. Bu dönüşümle birlikte Wyald’ın gücü ve acımasızlığı katlanarak artar.

Guts, bu korkunç canavara karşı savaşırken kelimenin tam anlamıyla sınırlarını zorlar. Aldığı ağır yaralara rağmen savaşmaya devam eder, ancak Havari formundaki Wyald’a karşı gücü yetersiz kalmaya başlar. Wyald, Guts ile alay edercesine Havarilerin doğası ve Beheritler hakkında üstü kapalı, kışkırtıcı sözler söyler. Casca, Judeau ve diğer Şahinler umutsuzca Guts’a yardım etmeye çalışsa da onların saldırıları Wyald’ın canavar formu karşısında etkisiz kalır. Mücadele, Şahinler için tam bir katliama dönüşme tehlikesi taşır.

Berserk Golden Age Analiz; Guts vs Wyladd

Ancak Guts, tükenmişliğin ve acının eşiğindeyken bile pes etmez. İnanılmaz bir irade gücüyle Wyald’a karşı mücadele eder ve onu ciddi şekilde yaralar. Wyald, aldığı yaralar sonucu acı içinde kıvranırken ve son bir çaresizlikle Tanrı Eli’ni çağırmayı denerken, savaş alanı beklenmedik bir ziyaretçiyle tekrar gerilir: Nosferatu Zodd. Wyald’ın bu acınası haline küçümseyerek bakan Zodd, ona son darbeyi indirir ve onu öldürür. Bu an, Guts’ın insanüstü dayanıklılığının yanı sıra, Havarilerin kendi içlerindeki acımasız hiyerarşiyi de gözler önüne serer.

Wyald’ın cansız bedeni yerde yatarken, Zodd Guts’a döner. Zodd, Guts’a Griffith’in kaderinin artık mühürlendiğini ve çok yakında büyük bir fedakarlıkla sonuçlanacak olan Tutulma’nın kaçınılmaz olarak gerçekleşeceğini söyler. Daha da önemlisi, Griffith’in işkence sırasında kaybettiği Kırmızı Beherit’in bir şekilde tekrar ona geri döndüğünü belirtir. Miura, Zodd’u bu sahnede adeta kaderin bir elçisi gibi çizer; heybetli duruşu ve sözlerinin ağırlığı, yaklaşan felaketin kaçınılmazlığını vurgular.

Zodd’un bu sözleri ve Beherit’in tekrar Griffith’e döndüğü haberi, Tutulma’nın artık sadece bir kehanet değil, eli kulağında bir gerçeklik olduğunu gösterir. Griffith’in fedakarlık yapma seçeneği yeniden ortaya çıkmıştır ve kader onu bu yöne doğru itmektedir. Guts, Zodd’un sözlerinin ardındaki tam gerçeği hala bilmese de etrafını saran karanlığın ve yaklaşan felaketin farkındadır. Wyald’ı yenmiş olmanın getirdiği anlık rahatlama, yerini çok daha büyük ve kaçınılmaz bir tehdidin yarattığı endişeye bırakır.

Tutulma Arifesi ve Kaderin Çağrısı

Wyald tehlikesini atlatan Şahinler, liderlerinin paramparça olmuş bedeniyle birlikte umutsuz kaçışlarına devam ederler. Ancak Griffith’in durumu, takıma liderlik etme veya eski görkemli günlere dönme umudunu tamamen yok etmiştir. Konuşamayan, hareket edemeyen bu enkaz, Şahinler arasında derin bir karamsarlığa ve geleceğe dair büyük bir belirsizliğe yol açar. Takımın birliği sarsılmaya başlar; Corkus gibi bazıları, artık bir yük haline geldiğini düşündükleri Griffith’i geride bırakmayı önerirken, Gaston gibi sadık üyeler ise liderlerine sonuna kadar bağlı kalmakta ısrar eder.

Bu kaos ve belirsizlik ortamında Casca, Griffith’in bakımını tamamen üstlenir. Guts ile konuştuğunda, artık Guts’ın kendi hayalinin peşinden gitmesi gerektiğini, kendisinin ise Griffith’in yanında kalacağını söyler. Bu, Casca’nın hem sorumluluk duygusunu hem de Griffith’e olan kopmaz bağını gösterir. Ancak Guts, Casca’nın beklediği yanıtı vermez; onun için önceliğin artık kişisel hayali değil, Casca ile birlikte olmak olduğunu belirtir. Guts, kendi yolunu bulma arzusunu, kurduğu bu yeni ve derin bağ için ertelemeye hazırdır.

Berserk Golden Age Analiz; Griffith Cascaya Yakınlaşıyor

Tüm bu konuşmaları duyan ve kendi acizliğinin, takım üzerindeki yükünün ve belki de Guts ile Casca arasındaki yakınlaşmanın farkına varan Griffith, en dip noktasına ulaşır. Hayallerinin tamamen yıkıldığını, artık bir hiç olduğunu hisseder. Bu dayanılmaz umutsuzluk içinde, son bir gayretle kendini bir at arabasına sürükleyerek kontrolsüz bir şekilde yakındaki bir nehre veya göle doğru yuvarlanır. Bu hem bir kaçış hem de bir intihar girişimi gibidir. Miura, Griffith’in bu anlardaki çaresizliğini, kırılmış bedenini ve yüzündeki mutlak umutsuzluğu dokunaklı bir şekilde çizer; bir zamanların gururlu liderinin nasıl tükendiğini gösterir.

Suyun dibinde, çamurun içinde, kaderin bir cilvesi olarak Griffith, aylar önce işkence sırasında kaybettiği Kırmızı Beherit’i bulur. En karanlık anında, tüm umutların tükendiği, acının ve çaresizliğin doruğa ulaştığı o noktada, Beherit’e uzanır. O anda nesne canlanır; yüzü belirir, gözlerinden kanlı yaşlar akar ve tiz bir çığlık koparır. Miura’nın bu Beherit aktivasyonunu çizdiği paneller ikoniktir; küçük bir nesnenin nasıl korkunç bir gücün anahtarı haline geldiğini ve kaçınılmaz felaketin başlangıcını görsel bir dille anlatır.

Kırmızı Beherit aktive olmuştur. Gökyüzü kararır, güneş tuhaf bir şekle bürünür ve boyutlar arası bir cehennemin kapıları açılır. Tutulma başlamıştır. Şahinler Takımı’nın trajedisi, kişisel bir dramdan kozmik bir dehşete dönüşmek üzeredir.

Tutulma: Cehennemin Kapıları Açılıyor

Griffith’in suya gömülmüş bedeninin umutsuzlukla Kırmızı Beherit’e uzandığı an, kaderin mekanizması işlemeye başlar. Beherit aktive olur, ağlar ve çığlık atar. Aynı anda gökyüzü kararır, güneş devasa, girdaplı bir göze dönüşür ve yer yarılır. Griffith ve yakındaki tüm Şahinler Takımı üyeleri kendilerini başka bir boyutta, kan kırmızısı, acı ve çığlıklarla dolu, cehennemi andıran bir diyarda bulurlar. Miura, bu boyutlar arası geçişi ve cehennem manzarasını rahatsız edici, gerçeküstü ve kabusvari çizimlerle betimler; okuyucuyu anında bir dehşet ve klostrofobi hissine sokar.

Berserk Golden Age Analiz; Tanrı Eli Tutulma

Bu kabus diyarının merkezinde, kendilerini Tanrı Eli olarak adlandıran dört yüce varlık belirir: Void, Slan, Ubik ve Conrad. Heybetli ve korkutucu figürleriyle, insanlığın ötesinde bir gücü ve bilgeliği temsil ederler. Griffith’e, onun seçilmiş kişi olduğunu, kaderinin bu ana göre şekillendiğini ve kendilerine katılma fırsatının geldiğini söylerler.

Ancak bu tanrısal güce yükselmenin korkunç bir bedeli vardır: Griffith’in en değer verdiği şeyleri, ona sonuna kadar sadık kalmış, onun hayali için canlarını ortaya koymuş Şahinler Takımı’nı kurban etmesi gerekmektedir. Tanrı Eli üyesi Ubik, Griffith’in zihnine girerek ona geçmişini, hayallerini, çektiği acıları ve özellikle Guts’ın ayrılışının yarattığı onulmaz boşluğu gösterir. Kırılmış bedeni, yıkılmış hayalleri ve içinde bulunduğu mutlak acizlik durumunun ağırlığı altında ezilen Griffith, kısa bir tereddüttün ardından o karanlık kararı verir: “Kurban ediyorum.”

Griffith’in bu sözleriyle birlikte, orada bulunan tüm Şahinler Takımı üyelerinin üzerine, onları cehennemin sakinleri için işaretleyen Kurban Damgası (Brand of Sacrifice) belirir. Aynı anda boyut, Tanrı Eli’ne hizmet eden, her biri birbirinden korkunç ve grotesk tasarımlara sahip sayısız Havari ile dolar. Havariler, damgalanmış ve dehşet içindeki Şahinler’e saldırır. Korkunç bir katliam başlar; Şahinler vahşice parçalanır, yenilir, ruhları çekilir. Pippin, Corkus, Gaston, Judeau gibi isimler trajik ve acımasız şekillerde can verirler. Miura, bu katliamı sansürsüz bir vahşetle çizer; umutsuzluk, kaos ve mutlak dehşet her panele sinmiştir.

Bu cehennemin ortasında Griffith, acı dolu bir başkalaşım geçirir. İnsan formu çözülür ve yerine karanlık, kanatlı, miğferli bir figür olan Femto, yani Tanrı Eli’nin beşinci üyesi doğar. Griffith, insanlığını tamamen geride bırakarak, mutlak güç ve tanrısal statü karşılığında en yakınlarını feda etmiştir.

Guts, bu cehennemin ortasında hayatta kalmak ve özellikle Casca’yı korumak için insanüstü bir çabayla savaşır. Öfkesi ve gücü devasa boyutlardadır ama karşısındaki düşmanlar sayıca ve güç olarak akıl almazdır. Bir Havari’nin saldırısını engellemeye çalışırken sol kolunu kaybeder, başka bir saldırıda sağ gözünü feda eder. Tüm direnişine rağmen en korkunç ana engel olamaz.

Berserk Golden Age Analiz; Tutulma

Yeni doğmuş olan Femto, Guts’ın gözleri önünde, onu en derinden yaralayacak ve ruhunda sonsuza dek kapanmayacak bir iz bırakacak şekilde Casca’ya tecavüz eder. Bu sadece fiziksel bir saldırı değil, aynı zamanda Femto’nun Guts üzerindeki mutlak zaferini ilan etme, onun en değer verdiği şeyi kirletme ve Guts’ın ruhunu kırma eylemidir. Bu korkunç olay, Casca’nın zihninin tamamen parçalanmasına, gerçeklikle bağını koparıp bir çocuk seviyesine gerilemesine neden olur. Miura, bu sahnenin yarattığı travmayı ve dehşeti, karakterlerin yüzündeki acı ve Guts’ın çaresiz öfkesiyle rahatsız edici bir biçimde görselleştirir.

Berserk Golden Age Analiz; Tutulma İskelet Şövalye

Tam Guts ve Casca da diğer Şahinler gibi öldürülmek üzereyken, beklenmedik bir kurtarıcı ortaya çıkar: İskelet Şövalye. Boyutlararası bir geçit açarak belirir, kısa bir süreliğine Tanrı Eli üyeleriyle ve Femto ile çatışır. Ardından ağır yaralı Guts’ı ve aklını yitirmiş Casca’yı alarak bu cehennem boyutundan kaçmayı başarır ve onları kendi dünyalarına geri götürür. Arkalarında ise Şahinler Takımı’nın tamamen yok oluşu ve Golden Age‘in külleri kalmıştır. Tutulma, Guts ve Casca için fiziksel ve ruhsal olarak hayatta kalmış olsalar da hayatlarını sonsuza dek değiştiren, karanlık bir dönüm noktasıdır.

Kabustan Uyanış ve İntikam Yemini

Tutulma’nın cehennemi boyutundan Guts ve Casca’yı son anda kurtaran gizemli İskelet Şövalye, onları tanıdık ve güvenli bir yere, demirci Godo’nun maden mağarasına getirir. Şans eseri Tutulma sırasında başka bir görevde olduğu için katliamdan kurtulan genç Şahin üyesi Rickert de oradadır; Şahinler Takımı’ndan geriye kalan bir avuç insandan biri. Bu mağara, cehennemden sonra sığınılan geçici bir rahmet anı gibidir.

Guts bilinci yerine geldiğinde, önce yaşadığı kabusun gerçekliğini idrak etmeye çalışır. Sol kolunun ve sağ gözünün yerinde olmadığını fark eder. Ancak fiziksel kayıplarından daha yıkıcı olan, Casca’nın durumudur. Casca fiziksel olarak hayattadır ama yaşadığı korkunç travma zihnini tamamen parçalamış, onu boş gözlerle bakan, konuşamayan, Guts’ı bile tanımayan, neredeyse bir çocuk seviyesine indirgemiştir. Miura, Guts’ın yaralarını ve Casca’nın travmasını çizerken, karakterlerin yaşadığı fiziksel ve ruhsal yıkımı acı bir dürüstlükle resmeder; özellikle Casca’nın boş bakışları, yaşanan dehşetin boyutunu kelimelerden daha etkili anlatır.

İskelet Şövalye, Guts’a vücuduna dağlanan Kurban Damgası’nın korkunç anlamını açıklar: Bu damga, onları ruhani varlıkların, hayaletlerin ve Havarilerin sürekli hedefi haline getirecektir. Özellikle geceleri bu varlıkların saldırılarına açık olacaklar, bir daha asla tam anlamıyla huzur bulamayacaklardır. Bu, ömür boyu sürecek bir lanettir.

Yaşadığı akıl almaz ihanet, arkadaşlarının korkunç ölümü, Casca’nın başına gelenler ve üzerine eklenen bu lanet, Guts’ın içini saf, katıksız bir öfke ve intikam arzusuyla doldurur. Tüm acısı ve kederi, tek bir hedefe yönelir: Griffith/Femto’yu ve onun hizmetkarları olan tüm Havarileri avlayıp yok etmek. Bu intikam yemini, Guts’ın yeni varoluş nedeni haline gelir; artık kendi hayalini arayan genç değil, sadece intikam ateşiyle yanan bir avcıdır.

Ancak Guts, bu karanlık ve tehlikeli yola Casca’yı sürükleyemeyeceğinin farkındadır. Casca’nın savunmasız durumu ve Kurban Damgası’nın çekeceği sürekli tehlikeler, onu korunaklı bir yerde bırakmasını gerektirir. Ağır bir kalple, aklını yitirmiş aşkını demirci Godo ve onun iyi kalpli evlatlık kızı Erica’nın bakımına emanet eder. Bu, Guts için vermesi gereken en zor kararlardan biridir; onu korumak için ondan ayrılmak zorundadır.

Berserk Golden Age Analiz; Ejder Keser

Godo, Guts’a veda hediyesi olarak, yıllar önce bir kral için yaptığı ancak kimsenin kullanamadığı kadar büyük ve ağır olan devasa kılıcı, Ejder Keseri (Dragonslayer) verir. Rickert ise Guts’ın kayıp kolunun yerine, içine gizli bir top ve ok mekanizması yerleştirilmiş mekanik bir protez kol yapar. Bu yeni, korkutucu silahlar, Guts’ın yeni kimliğinin ve çıkacağı acımasız yolculuğun sembolleri haline gelir. Yeni ekipmanı ve sarsılmaz intikam yeminiyle Guts, artık “Kara Kılıç Ustası” olarak bilinecek karanlık ve yalnız yolculuğuna ilk adımını atar.

Şeytan Çocuk ve Kara Kılıç Ustasının Doğuşu

Berserk Golden Age Analiz; Şeytan Çocuk

Godo’nun madeninden ayrılıp intikam ve mücadele dolu yolculuğuna başlayan Guts, yalnız olmadığını kısa sürede fark eder. Geceleri, küçük, deforme olmuş, insansı ama şeytani bir bebek figürü onu takip etmeye başlar.  Bu “Şeytan Çocuk”, Guts’a doğrudan zarar vermez, ancak onun varlığı, yaşanan ihanetin, kaybedilen masumiyetin ve Casca ile paylaştığı trajedinin sürekli, canlı bir hatırlatıcısıdır. Aynı zamanda, Guts’ı geceleri saldıran kötü ruhlara karşı bir şekilde uyarıyor gibi görünmesi, bu varlığın doğasındaki karmaşıklığı artırır. Miura’nın Şeytan Çocuk tasarımı hem acıma hem de rahatsızlık uyandırır; Guts’ın içsel çatışmalarının ve asla bırakmayacak geçmişinin somut bir sembolüdür.

Guts, bu yeni ve acımasız gerçekliğe uyum sağlamak zorundadır. Godo’dan aldığı, insanüstü bir güç gerektiren devasa kılıç Ejder Keser ve Rickert’in yaptığı, içine top ve ok mekanizması gizlenmiş protez kol, onun yeni silahları olur. Bu ekipmanlar, sadece fiziksel eksikliklerini kapatmakla kalmaz, aynı zamanda Guts’ın geçirdiği dönüşümün ve yeni amacının da birer parçası haline gelirler; artık o, hayatta kalmaya çalışan bir asker değil, canavarlarla savaşmak için onların yöntemlerini kullanmaktan çekinmeyen bir avcıdır. Ejderha Avcısı’nın ezici ağırlığı ve protez kolun gizli silahları, Guts’ın mücadelesinin ne kadar acımasız ve sınırları zorlayan bir hale geldiğini simgeler.

Yeni silahları ve tükenmeyen intikam arzusuyla Guts, Havarileri aktif olarak avlamaya başlar. Karşılaştığı Havarileri acımasızca yok ederken, adı karanlık fısıltılarla anılmaya başlar. Henüz tam olarak “Kara Kılıç Ustası” unvanı almasa da görünüşü ve mücadelesi bu yönde şekillenir. Artık o, kaderin kurbanı olmaktan çıkıp, sürekli mücadele eden, karanlığa karşı savaşan bir “Mücadeleci”dir.

Bu son bölümler, Golden Age flashbackinin sonunu işaret eder ve hikayeyi, manganın ilk yayınlandığı zamanki başlangıç noktasına, yani Guts’ın elf Puck ile karşılaştığı ve Black Swordsman arkının başladığı ana bağlar. Altın Çağ’da yaşanan tüm zaferler, kayıplar, aşklar ve ihanetler, Guts’ın Kara Kılıç Ustası olarak çıktığı bu yeni ve daha karanlık yolda ona hem rehberlik edecek hem de eziyet etmeye devam edecektir. Altın Çağ’ın mirası, Guts’ın omuzlarında taşıdığı ağır bir yüktür.

Tutulma’nın Ardından: Conviction Arcına Doğru

Golden Age Arc‘ı boyunca tanık olduğumuz o parlak hayaller, sarsılmaz dostluklar ve filizlenen aşklar, ne yazık ki Tutulma’nın akıl almaz dehşetiyle son buldu. Bir zamanların görkemli Şahinler Takımı küllere karışırken, Guts ve Casca bu ihanetin ve travmanın enkazından, bedenlerinde ve ruhlarında Kurban Damgası’nın lanetiyle çıktılar. Golden Age, bir dönemin sonu olduğu kadar, Guts’ın tanıdığımız o acımasız Kara Kılıç Ustası’na dönüşümünün de kaçınılmaz başlangıcıydı. Öfke, kayıp ve dinmeyen bir intikam arzusu, artık onun yegane yoldaşları olacaktı.

Miura, Tutulma ile yarattığı bu cehennemin ardından okuyucuyu bir an bile rahat bırakmaz. Golden Age‘in trajedisi, Guts’ın omuzlarındaki yükü daha da ağırlaştırırken, dünya da bu kozmik felaketin etkileriyle daha karanlık, daha tekinsiz bir hâle bürünür. Guts için hayatta kalmak artık sadece bir içgüdü değil, aynı zamanda paramparça olmuş Casca’yı koruma ve Griffith’ten intikam alma zorunluluğudur.

Şimdi, Berserk‘in bu karanlık ve acımasız dünyasında bir sonraki durağımız olan Conviction Arc‘ına geçiyoruz. Bu bölümde Guts’ın Kara Kılıç Ustası olarak verdiği amansız mücadeleye, Kurban Damgası’nın getirdiği sürekli tehditlere, yozlaşmış bir dünyada inancın ve fanatizmin nasıl tehlikeli silahlara dönüşebildiğine ve Guts’ın kendi insanlığıyla verdiği iç savaşa tanıklık edeceğiz. Conviction Arc hakkında derinlemesine inceleme için bir sonraki yazımıza göz atabilirsiniz.

Bu yazı, karanlığı en insani yerden anlatan Kentarou Miura’ya bir selamdır. Onun hikâyesi, hâlâ karanlıkta yankılanmaya devam ediyor. 🕯️✨

0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Benzer İçerikler

0
Would love your thoughts, please comment.x